Onur Ömer Düzgün

#onuromerinkaravani

Kuş Uçuşu, Netflix'in yeni yerli yapımı oldu ve isminden çok söz ettirdi. Kuşaklar arası çatışmayı iş dünyasındaki entrikalar ile marine edip, ikili ilişkiler ile süsleyip bize sunan dizinin oyuncu kadrosu da mükemmel.

Kuş Uçuşu dizisinin konusuna veya oyuncularına gelmeden önce şunu belirteyim. Diziyi gerek platform üzerinde gerek sosyal medyada görünce merak edip IMDb puanına baktım. 5.8 gibi komik bir puanı vardı. Bu yüzden izlemeye başlamadım. F1 yazarımız Tuna Tanyolaç'ın izle telkiniyle başladım ve ikinci bölüm sonunda şu gönderiyi paylaştım:"Kore dizisi olsa 6.8, Avrupa yapımı olsa 7.2, Amerikan yapımı olsa 7.8 olurdu. Hakkı yenmiş."

Kuş Uçuşu bir taraftan hayallerine ulaşmak için hiçbir kötülüğü yapmaktan geri durmayacak genç bir kızın hikayesini anlatıyor. Diğer taraftan ise mesleğinin zirvesinde, sevilen bir gazetecinin yoğun, entrikalarla kaplı hayatını... Dizide genç kız için "avcı" mesleğinin zirvesindeki gazeteci için ise "av" olarak söz ediliyor. Çünkü genç kızın amacı rol model aldığı kadının yerine geçmek. Bu yolda ilerlerken de yeni dünyanın yöntemlerini silah olarak kullanacak. Peki başarılı olacak mı?

Diziyi izlerken ana konumuzun yanı sıra beyaz yakalı tabir edilen ofisin tepesinde bulunan çalışanların ilişkileri de masaya yatırılmış. Aralarındaki yapmacık gülümsemeler, sevgi gösterileri, iş dünyasının kirli yüzü incelikle işlenmiş.

İzleyicilerin olumsuz yorumlarında genel olarak kurgusal ve mantıksal hataların fazla olması serzenişine rastladım. Bence de bazı yerler daha iyi işlenebilirdi. Ancak ben bu hataları görmezden gelip zevk almak için izledim. O yüzden fazla gözüme batmadı. "Küçük bir kızın her dediğine herkes inanıyor. Hepsi mi manipüle edilir?". Kendisine inandıran herkesi parmağında oyuncak edebilir. Günümüzde örnekleri var yani. "Kız stajyer girip birkaç ayda nerelere geldi?" diyenler de kısmen haklı. Ama "en azından o, kendi emeği(!) ile geldi. Zamanımızda kimler neler oluyor? Senin ağzından çıkan kulaklarına uğruyor mu acaba?" (İsmail Abi'ye selamlar.)

Kuşaklar arası çatışma

Kuş Uçuşu dizisinde bir sahnede, youtuber ve içerik geliştiriciler için "onların da keşfedildiği yer sosyal medya!" cümlesi geçiyor. Her neslin keşfedilme platformu farklı. İnşaatta çalışırken keşfedilenler, televizyonda keşfedilenler ve şimdi de sosyal medya üzerinden keşfedilenler... Peki buraya nereden geldik? Başarılı haber sunucusu, yayında youtuber ve içerik geliştiricileri ağırlamak istemiyor ama daha sonra "Hayatın gerçeği bu." olduğu sonucuna varıyor.

Kuşaklardan bahsetmişken; elbette kuşak çatışmaları da söz konusu. En temelinde ise teknolojinin kullanılımı var. Z kuşağını canlandıran Aslı, bunu -kendi amacı doğrusunda- başarılı kullanıyor. Yine Z kuşağının sonuç odaklı olması da söz konusu. Y kuşağı gibi bir iş sırasında sorgulama ve tatminsizlik söz konusu değil. Kısa yoldan amaca ulaşma çabası, son derece başarılı vurgulanmış. Nihayetinde sınıfta sorduğum "Hayalindeki meslek ne?" sorusuna sınıfın yarısından "youtuber olmak" cevabı alıyorum.

Kuş Uçuşu

Kuş Uçuşu sayesinde bir şey daha yüzümüze tokat gibi çarpıyor. You dizisindeki Joe geldi aklıma. "Sosyal medyadaki paylaşımlarımız nasıl bize zarar verir?" İşte tam bu anda "Twitter'da sahte hesap kalmayacak!" açıklaması geldi. Bu hesapların gündemi istediği gibi değiştirdiği varsayımı ile adam haklı mı sizce?

Benim en sevdiğim mesajlardan birisi de "Sosyal medyada görülen her şeye inanmayın, sorgulayın." kısmı oldu. Sırf etkileşim almak için sosyal medya da bir çöplük haline gelmek üzere. Ülkemizde hasret olduğumuz bir konu daha var dizide. "Gerçek haber neyse biz onu saf bir şekilde insanlara sunmalıyız." kısmı... Habere meyil vermeye, allamaya pullamaya, kenarından köşesinden güzellemeler çekmeye gerek yok yani!

Birbirinden özel oyuncular

Kuş Uçuşu oyuncularına gelecek olursak... Birce Akalay, mesleğinin zirvesinde olan bir haberciyi -Lale Kıran- canlandırıyor. Özellikle stüdyoda işçi ile ilgili haberi yaparken yaşanan krizde devleşti. Yine final konuşmasındaki tiradı çok güzeldi. İş dünyasının kadınlar üzerinde yaptığı yıpratıcı etkiyi kendisinde gördük. İbrahim Çelikkol, Kuş Uçuşu'nda Lale'nin eski aşkı ve şu anki ortağı Kenan Sezgin olarak karşımıza çıkıyor. İbrahim Çelikkol denilince aklıma geçen seneki orman yangınlarında canhıraş bir şekilde yardım ederken izlediğimiz görüntüleri geliyor. Kısaca bende kredisi sonsuz. Oyunculuğunu överken ise bu dediklerimi unutun. Kendisi dizide çok başarılı. Bir "hayata tutunma felsefesi" konuşması var ki akıllara zarar. 7. bölüm 24. dakikayı kaç kere izledim; bilmiyorum. Küçük bir ipucu vereyim; Demir Demirkıran'dan "Zaferlerim"i andırıyor.

Aslı Tuna'yı oynayan Miray Daner ile ben ilk defa tanıştım. Sapkın bir ruh halinde olan genç bir kızın amacına ulaşmak için yapabileceklerini canlandırıyor. Aslı'nın bozuk ruh halini gerçek sanıyoruz. Burak Yamantürk'ü ise Lale Kıran'ın eşi Selim Kıran olarak görüyoruz. Evine -özellikle çocuklarına- bağlı baba rolünde çok başarılı. Son olarak İrem Sak'a değineceğim. Lale ve Kenan'ın en eski arkadaşı rolünde... "Ben bu kadar çok severken bu kadından neden nefret ettim acaba?" diye kendi kendime sordum. Sürpriz bozan olmasın; izleyince anlarsınız.

8 bölümden oluşan Kuş Uçuşu ucu açık bir final yaptı. Herkesin aklında "Acaba devamı gelecek mi?" sorusu var. Bence gelecek. Sonuçta "insan yaşattığını yaşamadan ölmez" değil mi? Muhtemelen cevabı ikinci sezonda bulacağız.

Dizinin karavan puanı,

????
https://youtu.be/GStQsZMbo3g