Uğur İşçeviren

#teknolojiheryerde

Teknoloji her zaman kendi trendlerini yaratmış bir kavram. Özellikle 70'li yıllardan sonra başlayan tüketiciye yönelik teknolojiler öyle hızlı gelişti ki dünyaya yön veren devletlerin yanına teknoloji şirketleri de yerleşti. Bundan 50 yıl önce, uzay yarışında devletler varken artık büyük teknoloji şirketleri var. Hatta iş o kadar ileriye gitti ki Amerika ve Rusya'daki seçimleri bile bu markalar manipüle etti. Rusya - Ukrayna geriliminde Rusya'ya en sağlam direnişi ne Avrupa ne Amerika gösterdi. En önde yine teknoloji vardı! Yani teknolojinin dünya üzerindeki etkisi dinler ile yarışır. (Birbirleriyle rekabet ederler mi; bilemem!) İşte bu devasa gücün önümüze koyduğu yeni trend, yapay zeka. Özellikle Web 3.0 katmanı ile iyice derinleşeceğine inandığımız yapay zeka son dönemde Chat-GPT, DALL-e, MidJourney gibi üretken uygulamalar ile insanlığın dikkatini çekiyor.

Üstelik bunu yaparken dikkat çekmenin önüne de geçiyor. Çünkü yıllardır birer mit olan bazı sorular artık birçok insan için gerçekçi olmaya başladı. İş yerinde insanların yerini makineler alacak mı? Yapay zeka insanlığı ele geçirecek mi? Öncelikle şunu belirtmek gerek: Bu son derece soyut olguların cevabını en somut hali ile cevaplayacak olsam da geleceğin ne getireceğini bilmek elbette imkansız. Yapay olmayan zeka için bile...

Yapay zeka duygudan ve sezgiden yoksundur

Sanırım en temel unsur bu. İnsanları sonsuza kadar robotlardan ayıracak ve üstün kılacak kavram, sezgi olacaktır. İş yerinde müşteri ve birbiri ile temas kurarken karşıdaki ile empati yapmak benzersiz bir üstünlüktür. Ne kadar öğrenseler de bunu anlamak için veriler ve girdiler hep eksik kalacaktır. Milyarlarca olsa da... Türümüzle kurduğumuz sosyal bağlantıyı sağlayan şey, duygular ve hormonların kimyasal ve biyolojik olarak son derece karmaşık (biz bile hala çözemedik) etkileşimidir. Yani bu hücrelerin yerine yazılım ve yongalardan ibaret bir sistem koyarak bu sezgiselliği yakalamak mümkün olmayacaktır.

İşletmeler, yöneticiler, personel ve çalışma hayatının tüm insanları; müşteri ve çalışanlar ile doğru duygusal bağ kurmanın verimliliği arttığını çok iyi biliyor. Hatta en global firmalar bile sırf bunun için en yöresel araçları kullanıyor. (Ramazan-kola!..) İşte bu yüzden yapay zeka insanlara ne kadar iyi yanıt verirse versin her zaman algoritmasında var olan durumlardan bir sonuç çıkaracaktır. Peki sizce dünyadaki insanların duygu durumlarının bir sınırı olabilir mi? Bu sebeple yapay zekanın insanlarla bu denli bağ kurabilmesi pek olası değil.

Eğer iş yerlerinde bizim yerimize geçeceklerse sosyal becerilerini geliştirmek zorundalar. (Özellikle Türkiye'de!...) Zira yapay zeka durumu değerlendirirken (2+2) için her zaman aynı sonucu verir. Ama insanların tamamı, cevabın her zaman 4 olmadığını bilir. Bu özellikle iş yerleri için can alıcı bir durumdur. Mesela her ne kadar profesyonel hayatta her şey analitik ilerlese de takımın motivasyonu açından ekibin ruh sağlığı da önemli olabilir. Bu yüzden çocuğu hastalanmış bir çalışanın o günkü verimliliği standardın altında olabilir. Bu durumda takım lideri bu veriyi yok sayar. Peki aynısı yapay zeka için geçerli mi?

Yapay zekanın kapasitesi sınırlıdır

Bu noktada kapasiteyi şöyle değerlendirmek gerekir. Herhangi üst düzey bir bilgisayarın işlem yapma ve veri alma sınırı insandan çok daha fazladır. Verdiğiniz tüm bilgiyi alabilecek insan yoktur ama bilgisayar vardır. Burada esas kelime de bu işte: "verdiğimiz bilgi..." Yani bilgisayarlar işlem yapma ve bilgi depolama olarak bizden çok üstün olsa da algoritma ve verinin dışına çıkamaz. Algoritma öngörülemeyen bir durum ile karşılaşırsa en iyi yaptığı şeyi yapamaz. Cevap veremez! Yani makine kullanılamaz hale gelir. Yapay zeka her duruma ayak uyduramaz. Yaratma (bu konuda iyi olsalar da), doğaçlama yapma, manevra yapma ve muhakeme yetenekleri sınırlıdır.

Üstelik bu sınırlara bir kapasite dışında bir kavram daha dahildir: Zamansal sınır!.. Chat-GPT örneğinde gördüğümüz gibi yapay zeka girilen verinin en son tarihi ne zaman ise o zamana kadar işlem yapabilir. Yapay iş yapmanın yeni yollarını, stillerini veya kalıplarını düşünemez. Yaratıcılığı verilen şablonlarla sınırlıdır. Bu şablonlar dışına çıkamayacağı için üretkenliği de aslında tartışmalıdır. İşte bu noktada da sadece teknolojinin değil bütün iş dünyasının kabul ettiği bir gerçek var: Yaratıcılık, inovasyonun temelidir.

Yapay zeka bu sorunu şimdilik sadece aşıyor gibi gözükse ve sanatçıları tedirgin etse de henüz sadece iyi bir kopyacı.

İnsan olmadan yapay zeka olur mu?

Zaten kavramın tanımı, bu soruya iyi bir cevaptır. Yapay zeka insan işidir. Yani varlığını insanlığa borçlu bir tanım. İnsanlar, yapay zekanın geliştirildiği kod satırlarını yazarlar. AI makinelerinin çalıştığı veriler insanlar tarafından girilir. Peki bu değişir mi?

İşte birçok bilim insanının en büyük çelişkisi bu. Bir kısmı "veriyi ve enerjiyi keseriz, olur biter" düşüncesinde iken bir kısmı da "yenilenebilir enerjilerin ve kötü insanların varlığının" bunun öyle kolay olmadığını savunuyor. (İnsanlığı iyi teknoloji kurtaracak!) Yani kendi kendine yeten ve enerjisini yenilemeyi bilen, bakımını başka bir robot arkadaşa yaptırabilen robotlar fikri aslında çok da mantıksız değil.

Bütün bunların ışığında; yapay zeka ve robotlar yerimizi alır mı? Evet; alır. Tekrarlayan görevler için, yoğun muhakeme gerektirmeyen işler için, insan gücünü kompanse etmek için, çok katmanlı işlemleri hesaplamak için... Ama şu an insana hükmedebilecek tek varlık yine insan. Bu yüzden insanlığın komutasında kalarak çalışmaya devam edeceklerdir. Yüksek üretkenlik ve yenilikçi yaklaşımlar insan ürünü olmaya devam edecektir.

Raporlara göre 2025 yılında robotlar 85 milyon işi insan yerine yapacak. Ama onların bu işi yapması için 97 milyon insan çalışacak. Yani özetle insan ile robotlar (yapay zeka) iş birliği içinde olmaya devam edecek.

Rekabet yerine iş birliği

Bütün bunlardan şunu çıkarabiliriz: Robotlar insanlarla varlık ve egemenlik temelinde rekabet edemez. Sadece bizimle birlikte yükselebilirler. Bu yüzden onlardan korkmak yerine beraber çalışmayı öğrenmeliyiz. Zira "biz olmadan yapay zeka olmaz" desek de onlar olmadan da bizim işimiz gerçekten çok zorlaşıyor. En azından şimdilik...

Yazının sonuna şu notu iliştirmek gerek. Yazar, bütün düşüncelerini mevcut teknoloji ve bilgi üzerinde kurdu. Peki uzak bir gelecekte yapay zekanın, bizim algılarımızın ötesinde bir muhakeme yeteneğine kavuşması mümkün mü? Kavuşursa ne olur? Yukarıdaki tüm cümleler yapay zeka tarafından silinir. Bu yüzden bu yazı sadece "şimdilik" doğru. İnsan aklının yettiği yere kadar...

*Bu yazı ilginizi çektiyse Detroit: Become Human oyununu oynamanızı öneririm. "Eğer bir gün robotlarla yaşasak nasıl olurdu?" derseniz bu oyun gerçekten sizi etkileyecektir. Hatta belki de bu içeriğe sağlam bir itirazınız bile olabilir.

https://www.youtube.com/watch?v=ckNrmDsS3r0