Elif İpek Sıkıcı

We <3 Kargala


Otopark Macerası ve İnsanın İkilemi

Cuma gecesi Kadıköy hıncahınç dolu. Malum, herkes için dönüş vakti aşağı yukarı aynı, tabii ki otoparktaki aracını alma vakti de. Talih bu ya, çıkış sisteminde bir arıza var ve tek kapı açılıyor. Epeyce bir araba sıraya girmiş. Para ödeyenlerin de ayrı bir sırası var. Alıştığımız manzaralar. Kısa süre sonra sıkılanlar, nasıl oyalanmayız diye düşünen ve öne geçme planları yapanların içindeki şeytan çalışmaya başlıyor. Sıradaki arabaların arasına kaynak yapmak da yürek ister tabii. İnsanların çoğunun alkol aldığını bildiğiniz bir gecede başa bela da alınmaz. Açıkçası, ben de hemen eve dönmek istediğim için ne yapsak diye düşünürken, çıkışa yakın boş bir yere yeni park edenleri görünce, burada bir film döndüğünü anladım. İzlemeye başladım. Arabadan inenler önce bir yürüyüşe çıktılar -tepkiden kaçınmak için olmalı- motor kapalı, ışıklar kapalıdır. Araba sanki saatlerdir orada duruyor izlenimi yaratılmak istenmiş olmalı. Bu esnada yakınlarındaki arabalar değişir, başkaları gelmiştir, böylece onları görenler çoktan oradan uzaklaşmış olacaktır. Bu uyanık kişiler otoparkta bir iki tur attıktan sonra arabalarına sanki yeni gelmiş gibi yapıp kuyruğun sonuna geçmek yerine çıkışa en yakın mesafeden sıraya dahil oldular. Planları işledi ama her şeyi gözlemleyen biri olarak ahlaki çöküşümüzün bir örneğini görmek rahatsız etti. Hep mi tetikte olmak zorundayız, kurallara, sosyal düzene güvenmek, inanmak için gözlerimizi kapatmamız mı gerekiyor?



Bireysel Çıkarlar ve Toplumsal Güven Krizi

Sonra üzerine düşününce, her birimiz acımızı da derdimizi de kendi başımıza halletmeye o kadar odaklıyız ki hiçbirimiz sisteme güvenemiyor. Sistem bize mutluluğundan, zenginliğinden, başkalarının önüne geçme becerisinden sen sorumlusun, diyor. Üstelik bu söylem evde aile ortamında başlıyor. LGS için çalışan kızıma hayat boyu öğrenme, gelişim devam ediyor, çabalamazsan hayat sana hiçbir şey vermeyecek diyerek aşıladığım değerler insan ruhuna ne kadar uygun? Sosyal çevremizde de işini bilen, kıvrak zekası, kurnazlığı ile çıkar sağlayanlar övülürken içi dışı bir insanların hep üzerine basılıyor. İş yerlerinde de aynı durum var. Kendinizi sürekli güncellemek, çevrenizi her zaman kolaçan etmek, arkanızdan bir şeyler çevriliyor mu fark etmez zorundasınız. Katıldığı eğitimin sayısını tutmakta zorlanan özgeçmişlerle diğerine fark atmaya çalışmak öyle yorucu ki. Aslında yaşam boyu öğrenme, yaşam boyu tetikte olma, yaşam boyu güncelleme yapma zorunluluğu insana aykırı liberal politikaların insanı köleleştirme amaçlarının sonucu. Üstelik böyle üst düzey çabayla alacağınız maaştan hiç bahsetmiyorum. Sistem kendini güncellemek için insana verdiği mesajla işini sağlama alıyor. Değişim çağındayız, yeniliklere açık ol, yaratıcı ol, çevrene ilham ol, insanların duygularını etkile, para kazanmak için çok uyanık ol, ilişkilerine özen göster, doğru insanlarla bağlantılar kur…. ve tüm bu yüke tahammüllü ol. Mizacınız uygun değilse ötekileştirileceğiniz bir çağdasınız. Allah kolaylık versin.