Günümüzde, var olan inançların harmanlanması ile oluşmuş spiritüel inanç sistemlerine yönelme eğilimi, belirgin bir şekilde artıyor. Spiritüel arayışlar, özellikle mevcut dinlerin pratiklerini kendilerine uygun bulmayan bireyler arasında bir çekim noktası haline gelmiş durumda. Bu insanlar daha çok geleneksel dinlerin sınırları içinde kendilerine yer bulamayan ve daha özgür bir perspektife ihtiyaç duyanlar. Spiritüel yaklaşımlar, onlar için anlam arayışı, içsel huzur ve teskin edici bir sığınak adeta.
Birçok kişi spiritüalizmi, yaşamın derin anlamlarını keşfetme çabasında bir tür rehber olarak kabul ediyor. "Senin varlığının özel bir nedeni var" gibi temel söylemler, bireylere yaşamlarını daha büyük bir bağlam içinde değerlendirme fırsatı sunuyor ve değerli hissettiriyor. Bu, bireylere kendi varlıklarının bir tür ilahi yansıma olduğu hissini de veriyor. Sistemin yorduğu ruhunuza da çok iyi geliyor.
Spiritüel yaklaşımlar, geleneksel dinlerin sunduğu pratiklerden sıyrılır. Bu bağlamda, evrenin olumlu ve olumsuz enerjilerle dolu olduğuna inanılır. "Eğer kötü bir şey olursa evren bana bir mesaj gönderiyordur.” Yani hayat sizin etrafınızda döner, bireylere yaşam olaylarını bir tür sembolizmle okuma ve anlama becerisi kazandırır. Sonuçta yine çok değerli hissettirir.
Bu yaklaşım, bireylere düşüncelerin ve duyguların gerçek dünyayı etkileyebileceği inancını da benimsetir. Zihinsel yaşantıların, düşüncelerin eylemleri etkilediğini “İyi düşün iyi olsun. Sonsuz olasılığın içinde senin için iyi olanı hayat sana verecektir. Sen kendin için hayırlı olanı bilemezsin.” diyerek üzerinizdeki duygusal yükü de alır. Halbuki 1700'lerde Spinoza tarafından düşünceler başka düşünceleri, o düşünceler sonunda eylemleri, eylemler sonuçları yaratır, diyerek zaten açıklanmıştır.
Spiritüel pratiğin temel bir unsuru, bireyin içsel dünyasını keşfetme ve bu keşiften elde ettiği iyimser enerjiyi dış dünyaya yönlendirme sürecidir. Bu süreçte, birey önce içsel bir huzur bulur, ardından bu huzurun etkisiyle hayatında olumlu değişiklikler gerçekleştirir. Bu, adeta bir içsel mucize yaratma sürecidir. Günümüz insanının da düşünmeye değil inanmaya ihtiyacı vardır. Spiritüalizim sizi buradan da yakalar.
Buraya kadar her şey mükemmel gözüküyor ancak bu inanışın dayandığı temel felsefede derinlik eksiktir. Şekilde kalan merasimler, hoşa giden sembolik eylemler (ağaca sarılma vb.) günlük rutinlerle ruhu şifalandırmak, özünüzle barışık olma çabaları, ben böyleyimler, bol bol öz şefkat, aşırıya varan hoşgörü, sürekli arayışı ve sorumluluk almamayı tetikliyor. Bu yoldaki bireylerle sohbet edin hep aşmaya çalıştıkları bir eşikleri, vermeye çalıştıkları sınavları ve yolda yolcuyum öğreniyorum diyerek akıllarının her hatayı makul bir gerekçeye dayandırma eğilimleri vardır. Spiritüalizm insan aklını aklamayı çok iyi başarıyor. Üstelik bunları yaparken özgürce gezip eğlenip anda kalmanız vurgulanıyor. Daha ne isteriz. Tabii bir de bu işin ekonomik olarak büyük bir sektöre dönüştüğünü de görmek gerek. 40’larına gelmiş hala arayışı devam eden özellikle beyaz yakalı bireyler o kamptan diğerine o etkinlikten bir diğerine akarken aradıklarını bulurlar mı emin değilim.
İnanın günümüzde ateist olmak spiritüel olmaktan daha zor çünkü ateizmde aradığınız anlamı siz yaratmak zorundasınız. Hayatınız boyunca inşâ edeceğiniz bir anlamlandırmaya dayanmak zorundasınız.