Elif İpek Sıkıcı

We <3 Kargala

İnsanlık, en karanlık dönemlerinden birini skolastik düşüncenin hüküm sürdüğü Orta Çağ’da yaşadı. Dini liderler her konuyu kendine göre değerlendirip tek bir düşünce sistematiği üzerinden ele alınca bilimin ve gelişmenin önü kapanmıştı. Benzer bir tehlikenin bugün de varlığından söz etmek mümkün. Nasıl mı? Akıllı telefonlar üzerinden hızlıca ulaştığımız sosyal medya ile belli karakter sayısına sığdırılmış aforizmalar, düşünce ürettiğini sanan büyük bir insan kesimi yarattı. Cahil bilgeler dediğim bu kesimin hemen her konuda çarpıcı bilgisi var ama bellediği  90 saniyelik içerik dışında konuya hakimiyeti yok. Öyle ki ortamlarda satılacak etkileyici kısa içeriklere, kutuplaşan toplum yapısının diğer taraf dediği kesimi alt etmek için hızlıca paylaşabileceği bilgiye ulaşması artık çok kolay. Bu durumda kimsenin merak ettiği bir alanda derinlemesine okumaya ya da araştırma yapmaya ihtiyacı da oluşmuyor. Üstelik taraf olmaya, diğerine üstün gelmeye ve onu alt etmeye bedavadan ulaşınca kendini zeki sanmanın yarattığı güçlü duygular da benliğinize işliyor. Bir çeşit bağımlılık yaratıyor.

Durum bununla da sınırlı değil. İlgi alanınıza göre püf noktası olabilecek bilgilere çok hızlı ulaşıyor, bunları çevrenizle paylaşabiliyor hatta kendi hesabınızdan yayabiliyorsunuz da. Ne var bunda demeyin? Bütünü bilmeden bir detayı öğrenmek sizi yanlış kanılara götürebilir. Hızlıca çağlayan bir derenin akıp gitmesi ile yatağında derinleşen bir akarsuyun çevresine etkisini düşünün. Aynı etkiyi birbirimize yapıyoruz.

Sosyal medya kolay olduğu kadar kirli

Örnekleyelim. Bir sosyal medya içeriğinde  Ahmet Hamdi Tanpınar’ın birkaç dizesinin başka bir şaire ne kadar benzediği anlatılıyordu. İki şairin dizeleri gerçekten de benziyordu. Dikkat çekici bir içerik olduğu için epey izlenme de aldı. Bu durumda Tanpınar’la sosyal medya üzerinden tanışan insanlar için onun bir mısra hırsızı olduğunu söylemek mümkün.

Oysa hakikat hiç de öyle değil. Hemen her sanatçı gibi Tanpınar da sanatının ilk yıllarında olgunluk çağındaki şairlerden etkilenmiş kendi tarzını yaratma sürecinde benzer şiirler yazmış. İçeriğiniz için size verilen alan detayları anlatmanıza izin vermediği için bütünden kopardığınız küçük bir parça onun yanlış anlaşılmasına sebep olabiliyor. Bu durum hayatında hiç fil görmeyen birinin gözleri kapalı halde file dokunduğu yere göre onu algılanmasına benziyor. O kişi için fil ince bir kuyruk, ya da bir kulak ya da bir hortum şeklinde kavranabilir. Esas tehlike burası.

Konunun önemli bulduğum diğer yanı ise tartışma ve sohbet ortamını yok etmesi. Sizler de gözlemlemiş olmalısınız büyük aile gruplarının bir araya geldiği buluşmalarda bile eller mutlaka telefona gidiyor ve renkli ekranlar kaydırılmaya başlıyor. Bu durumda kimsenin uzun soluklu sohbet etmesi mümkün olmadığı gibi ihtiyaç da duyulmuyor.  Tabii gençlerde bu süre çok daha kısa.

12 Eylül’ün etkisi ile önceki kuşaklardan aktarılan birikime ulaşacak kayışlar koparılınca 2000’lerde yetişen neslin siyasi düşünceleri ülkemizin siyasi tarihini bilmeden sosyal medya  üzerinden şekil alıyor. Tabii yönlendirmek için daha vurucu etkili içeriklere yönelen siyasiler katolizör görevi görüyor. Sosyal medya insanın içindeki maymunun tatminidir. Okuyan, araştıran derinlemesine öğrenen insan sağlıklı düşünce üretir ve doğru değerlendirmeler yapabilirken öbür türlü akıp giden nehirin önüne kapılıp gitmekten başka sonuç doğmayacaktır.