Kitap hediye etmeye de almaya da bayılıyorum. Üstelik gelen kitap daha önce hiç dikkatimi çekmemişse ve okuyunca ufkum açılmışsa daha da mutlu oluyorum. Bazen de satış rekorları kıran ve girdiğim her kitapçıda raflarda gözümüze sokulan kitaplar oluyor. Nedense o kitaplardan birini alıp arka kapağını okumaya bile elim varmıyor. Aslında iyi bir okuyucu olmak için çabalıyorsanız bu önyargı sizi zayıflaştırıyor. Belki de sadece yüz yıl önce yaşayıp ölmüş olan yazarları okuyorsunuz. Ama sanki onlar da çok daha doyurucu oluyor. Bilemiyorum. Bu konuda kafam biraz karışık.
Saç Örgüsü, Laetitia Colombani tarafından yazılmış ve öncelikle Fransa olmak üzere pek çok ülkede satış rekorları kırmış bir kitap. Biraz önce bahsettiğim şekilde kendi kendime merak edip okuyacağım bir kitap değil. Ama çok sevdiğim bir arkadaşım tarafından hediye olarak gelince bendeki yeri değişti. Arka kapağı okuyunca etkilendim. Okumaya başlayınca daha da çok etkilendim. Bu nedenle bu hafta benim için farklı bir deneyim oldu. Hem popüler bir kitaba olan önyargım kırıldı hem de özgürleşmeye çalışan üç kadının hikayesini yeni nesil bir kadın yazardan okumuş oldum.
Saç Örgüsü kadınları
Smita babasının sürekli, “Kadın kocasının eşiti değildir, kadın kocasına aittir” dediğini hatırlıyordu. “Kadın kocasının malı, onun esiridir; isteklerine boyun eğmelidir…” Babası kesinlikle karısınınki yerine bir ineğin canını kurtarmayı tercih ederdi.
Laetitia Colombani
Üç kadından birinin hikayesi Hindistan’da geçiyor Saç Örgüsü kitabında. Belki bugüne kadar hiç duymadığınız bir kast sisteminin en alt tabakasından bir kadının hikayesi. Okurken bile zaman zaman mideniz bulanacak, zaman zaman gözleriniz dolacak. Çünkü dünyanın bir yerlerinde gerçekten böyle hayatlar var. Bu gerçeklik canınızı yakacak. Bu gerçekliğin bir kadın ve bir kız çocuğu üzerinden hikayeleşmiş olmasıysa daha sarsıcı. Elleriyle bok toplayan bir kadının, her şeye rağmen kızını okutma çabası…

Giulia
Giulia on altı yaşına bastığı gün liseyi bırakıp babasının yanında çalışmayı seçmişti. Hocalarının, özellikle de onu sürekli teşvik eden İtalyanca hocasının dediğine göre yetenekli bir öğrenciyidi; okumaya devam edebilir, üniversiteye girebilirdi. Ancak Giulia için atölyeden başka bir yol seçmek söz konusu olamazdı. Lanfredi ailesinde gelenek olmaktan ziyade nesilden nesile aktarılan bir tutkuydu saç.
Laetitia Colombani
Saç Örgüsü kadınlarının bir diğer karakteri Giulia. İtalya’da babasının saç atölyesinde çalışan ve aslında başlangıçta hayatı oldukça yolunda görünen bir kadın. Babasının ani ölümüyle özellikle iş hayatı bambaşka bir boyut kazanıyor. Bu ölüm Giulia’yı yepyeni kararlara zorluyor.
Sarah
Sarah daha önce çalıştığı hukuk bürosunda, ortak olarak atandıktan sonra hamile kaldığı için görevinden alınarak yeniden yardımcı avukat pozisyonuna getirilen meslektaşını unutmamıştı. Bu; kadınların maruz kaldıkları sessiz ve görünmez, kimsenin dile getirmediği, sıradanlaşmış bir şiddetti. Sarah bu olaydan dersini almıştı.
Laetitia Colombani
Neden bilmiyorum ama Saç Örgüsü kadınlarından en çok etkilendiğim karakter muhtemelen Sarah. Modern zamanın hırslı, başarılı ve çalışkan kadını Sarah. Dışarıdan bakıldığında sektörüne damga vurmuş bir avukat olarak kıskanılası bir meslek hayatı var. Bir de meslek hayatında hiç görünmeyen aile hayatı. Daha doğrusu annelik hayatı…
Her zaman eşitlik
Feminist bir kadın olarak, eşitlikçi ve modern görünümlü pek çok kadının bile feminizmi içselleştirememiş olması beni üzüyor. Hatta biraz da hayal kırıklığına uğratıyor. “Ama çok ilgili bir baba, bebeğin bezini bile değiştiriyor.” ya da “Sağ olsun; temizlik yaparken bana yardım ediyor.” gibi cümleler duyuyorum, tüylerim diken diken oluyor. Bir de “Arabayı servise tabii ki ben götürmeyeceğim, kocam götürecek.” cümlesini kuran modelleri var ki ümitsizliğim iyice tetikleniyor. İşine geldiği yerde eşitlik arayan kadınlardan olmayın lütfen. Her zaman eşitliğe inanın. Hayat felsefeniz haline getirin. Çocuklarınıza bunu yaşayarak öğretin.
Feminizm ile ilgili düşüncelerimi tekrar söylememe sebep olduğu için Saç Örgüsü okumasını bir kez daha sevdim. Elinizden bırakmadan keyifle okuyacağınız bir kitap. Belki bir tatil kitabı, belki de hafta sonu... Ama akıp gideceğine emin olabilirsiniz. Ben bütün hafta sadece kahve eşliğindeki okumalarımla kitabı bitirdim. Final yaptığım mekansa daha çok yeni açılmış üçüncü nesil bir kahveci.

The Ranch Cafe
The Ranch Cafe çok sevdiğim Mutlukent Mahallesi’nde. Ankara’dan birazcık uzaklaşmak istediğimde o sokaklarda yürümeye bayılıyorum. The Ranch Cafe de başarılı konsepti, lezzetli kahveleri ve özellikle sıkışık olmayan masaları ile sevdiğim mahalle kahvecileri arasına açılır açılmaz girdi bile. İşletmecilerinin her ikisinin de aynı zamanda antrenör olduğunu düşünürsek, menüye eklenecek olan sağlıklı atıştırmalıklar da beni ayrıca cezbetti. Sağlıklı yaşam neferlerine ve kronik diyettekilere özellikle duyurulur.
(Bu yazının ardından bir de Adamlar grubundan Kadın şarkısı dinleyin olur mu?)