Öznur Biçer

Değişik bir kitap kurdunun günlüğü.

Rockstar Games tarafından geliştirilen ve 2018 yılında mükemmel bir çıkış yapmış olan Red Dead Redemption 2’nin gerçekçi bir incelemesine hoş geldiniz! Yazıya geçmeden önce baştan uyarayım; bol övgülü bir yazı bekliyorsanız lütfen burayı terk edin çünkü burada dünyanın en iyi oyununu göremeyeceksiniz, burada hem çok iyi bir oyun hem de çok kötü bir oyun göreceksiniz. Henüz oynamamış olanlar için ise spoiler olmadığının garantisini veriyor, sizleri yazıya davet ediyorum.

 

Red Dead Redemption Serisi

2004’te Playstation 2 ve Xbox platformlarında Red Dead Revolver ile çıkış yapmış bu seri daha sonra 2010’da Playstation 3 ve Xbox 360’ta Red Dead Redemption ile devam etmiş, 2018 yılında da Playstation 4 ve Xbox One’a çıkan Red Dead Redemption 2 ile son bulmuştur. Şimdilik.

Red Dead Revolver 2004’te çıkması sebebiyle günümüz oyunlarına kıyasla oldukça eski kalıyor. Kahramanımız Red bir ödül avcısıdır, oyun süresince tek yaptığımız şey adamları bulup ateş etmek. O zaman için oldukça heyecanlı olsa gerek ama günümüzde sıkılmadan oynamak büyük bir sabır istiyor.

Red Dead Redemption ise geçtiğimiz aylarda resmi olarak tekrardan satışa sunulmuş olmasına rağmen çokça tepki çekmiş bir oyundur, zaten tek bir yenilik bile eklemeden eski haliyle olduğu gibi tekrar sunmalarının haklı hiçbir yanı yok bence. Neyse oyuna gelecek olursak buradaki karakterimiz John Marston. Ailesi devlet tarafından rehin alınan Marston eski çete üyelerini yakalamaya çalışmaktadır böylece ailesini kurtarabilecektir.

Ancak benim asıl incelemek istediğim oyun Arthur Morgan olarak oynadığımız Red Dead Redemption 2. Çok büyük bir açık dünyası olması, yolda rastgele görevlere denk gelinmesi, konusunun iyi işlenmesi, grafiklerinin çok iyi olması gibi büyük farkları olmasına rağmen 2018 Game of the Year ödülünü God of War’a kaptırmıştır.

 

Red Dead Redemption 2

Oynadığımız karakter Arthur Morgan, Dutch Van Der Linde ile küçük yaşlarda tanışmış ve çeteye katılmıştır. Oyun süresince Arthur ve çetesi ile çeşitli görevlere gidiyoruz, bu arada çete çete diyorum ama aslında çete demek biraz yanlış bence. Onlar artık aile olmuşlar, birlikte yaşıyorlar ve kampın gelişmesi için birlikte çalışıyorlar.

Türkçe dil desteği hep konuşulan ve tartışılan bir konu, oyunda da ne yazık ki Türkçe dil desteği yok, bilgisayardan oynayanlar Türkçe yama ile oynayabilseler de konsol için bu mümkün değil. Diline hafif diyemeyeceğim ne de olsa eski zamanlarda geçiyor, ortalama üstü bir İngilizceniz yoksa sizi biraz zorlayabilir. Ey Rockstar duy sesimizi! 13 dilin yanına Türkçe de ekle yahu!

At Sürme Simülatör (mü?)

Eğri oturalım doğru konuşalım, oyun gerçekten çok iyi. Gerek grafikleri gerekse açık dünyası olsun gerçekten çok iyi bir iş çıkarmışlar. Çoğunluk başyapıt olduğunu düşünebilir ancak şöyle de bir gerçek var; her göreve yarım saat at sürerek gittikten sonra görevler maksimum 10 dakika içerisinde bitiyor. Resmen oyunun yarısı yolda geçiyor.

Bazı pro gamer’lar diyecek ki e fast travel var, daha ne olsun? Evet var, kampı geliştirdikten sonra açılıyor ancak onda da oturup kamp kurmanız gerekiyor, sonrasında da gideceğiniz yeri seçiyorsunuz ve Arthur’un at sürdüğü bir sinematik giriyor. Yani yaklaşık 1 dakikanızı alıyor. Bunun neresi fast ona kafam pek basmıyor benim.

Pro gamer’ların diğer bir lafı da “ağbi açık dünya bu, yolda bir sürü şeyle karşılaşıyorsun bir sürü görev çıkıyor fast travel yapma bir zahmet sen hiç açık dünya oyun oynamadın herhalde!!”. Oynadım. Ve haritası aşırı derecede dolu hiçbir oyundan zevk almadım çünkü bir süre sonra oyun yük oluyor. Mesela AC Valhalla, onda da gereksiz bir sürü görev var harita dopdolu. Kısacası oyun güzel ama sıkıcı.

RDR2’de bütün ömrü boyunca oynamak isteyenler için çok fazla seçenek olabilir ancak zamanı az olanlar da var sonuçta. Ben bir göreve dakikalarca at sürerek gitmek istemiyorum mesela. Hadi gittik biraz uzun falan sürsün yani, 5 dakika süren görev mi olur?

Kamp

Evimiz diyebileceğimiz kampta yatağımız, kıyafetlerimizi ve silahlarımızı koyduğumuz dolaplarımız ve saç sakal tıraşı olabileceğimiz bir masamız var. Gerçekçi olması adına güzel bir ekleme yapmışlar oyuna; zaman geçtikçe Arthur’un saç ve sakalı uzuyor.

Kampta bir bağış kutusu var, oraya herkes üç beş bir şeyler koyuyor ki kampın eksiklerini buradan karşılıyoruz. Üç beş derken şaka yapmıyorum gerçekten üç beş bir şey koyuyorlar, yani kampı geliştirmek tamamen bizim elimizde. Benim tavsiyem öldürdüğünüz insanların üstünü başını arayarak eşyalarını toplayıp kampa bunları bağışlamak çünkü para bağışlamaktan daha hızlı sonuç veriyor.  

Ayrıca kamptaki insanlarla vakit geçirebilmek de mümkün, ateş başında oturabilir, şarkı söyleyebilir, yardımlarına koşabilirsiniz.

Kumarbaz Arthur

Oyundaki bir diğer şey ise kumarın olması. Şahsen ben anlamam etmem ama anlayan için oldukça güzel bir seçenek olmuş. İstediğiniz kadar kumar oynayabilirsiniz. Çeşit çeşit oyun var; poker, blackjack, beş parmak vs. Ama lütfen kumarbaz olup da paranızı bitirmeyin. Sonuç hüsran olabilir.

Karakterler

Karakterlerin her birisi çok iyi işlenmiş, gruptaki herkes ile etkileşime geçebiliyorsunuz ve onlarlar göreve çıkabiliyorsunuz. Bazıları hakkında çok çarpıcı gerçekleri de o görevler esnasında öğrenebiliyorsunuz. Oyunun başında sevdiğiniz karakter sonunda nefret ettiğiniz birine dönüşebiliyor ya da hiç hazzetmediğiniz insana sempati besleyebiliyorsunuz. Benim favorim tabii ki Sadie Adler.

Onur Seviyesi

Oyunda yaptığınız şeylere göre onur seviyeniz yükseliyor ya da düşüyor. Yükseldiği takdirde iyi bir adam oluyorsunuz (insanların size davranışları değişiyor) ki bence bu biraz saçma sonuçta çete üyesisiniz ve çalıp çırpıyorsunuz nasıl iyi bir insan olunabilir ki? Şaka bir yana onur seviyesi güzel düşünülmüş bir şey, ayrıca herhangi bir şey satın alırken ekstra indirim de uygulanıyor bu sayede.

Ayrıca oyunda herhangi bir suç işlemeniz durumunda kellenize ödül koyuluyor ve her yerde aranıyorsunuz. Sizi tanırlarsa vay halinize, durmayın kaçın! Aynı şekilde siz de insanları yakalayarak şeriften para alabilirsiniz tabii. Oyunun size garezi yok yani.

Uzun lafın kısası oyun gerçekten bir başyapıt, ama gereksiz şeylerin de var olduğunu kabul etmek gerekiyor, ayrıca hala yeni nesil konsollara gelmemiş olması da büyük bir eksiklik.

Oyuna puanım 7/10.