Geçen gün eski fotoğraflarıma bakıyordum. Gözüm verdiğim bir poza takıldı. Kendimde şimdi komik ve toyluk olarak değerlendirdiğim bir şey fark ettim. Böylece bu haftaki yazımı da bunun üzerine kurgulamaya karar verdim.
Bende spor merakı 30’lu yaşların gelmesi ile başladı çünkü o zamanlar “30” yaşlılık demekti. Önlem alma ihtiyacı hissettirmiş olmalı. Görseli, güzeli, etkileyiciliği bol sosyal medya hesaplarının hayatımıza etki etmeye yeni yeni başladığı yıllar. Ben de evimin yakınındaki bir spor salonuna gidiyorum, motivasyonumun artınca da oradaki hocalardan biri ile spor yapmaya devam ettim. Yani benim bu girişimim bir tık daha ciddi hale geçti. O eski fotoğrafta da kendimi üç ayda sporcu sandığımı belli eden bir poz vermişim. Şimdi bundan neden rahatsız oldum biraz da onu anlatayım:
Yeni çocuk sahibi olmuş bir anne olarak uzun bir aradan sonra kendim için ilk kez bir şeyler yapmış spora başlamışım; bunu insanların görmesini, beni takdir etmesini de istiyorum. Aslında sorun güdülenmemin kaynağında yatan duygularımda. Çocuk sahibi olmuşum ama bedenimdeki yıpranmayı gideriyorum yani diğer anneler gibi kolayı seçip kendimi unutmadım. O takdirin gelmesi için de bu durumu belgeleyen videolar ya da fotoğraflar çekip sosyal medyaya yüklemek en kolayı olmuş. Ben de yapmışım. Spor salonunda çekilmiş fotoğraflarım var, “bakın kaslarıma” edalarıyla poz verdiğim. Bugüne gelip de o görüntülere bakınca üstümde nasıl da eğreti durmuş, diyorum. Unuttuğum nokta insan yaşadığı hayatın şeklini alıyor olması. Sonradan zorlama ile bir şey olmalar karanlıkta uyandığınız bir sabah yanlış düğmelediğiniz gömlek gibi sırıtıyor. Estetik müdahalelerle genç görünme çabası, gençlerin kıyafet tercihlerini orta yaşlı yetişkinlerin de giymesi ile yaşını aşağıya çektiğini sanma eğilimi temelde aynı duygu ile oluşuyor. Dönemsel ilgilerle denediğimiz farklı alanlar olmasın demiyorum, bunu çevrenize nasıl gösterdiğiniz önemli çünkü illaki bir acemilik, kendini belli eden bir uyumsuzluk oluşuyor. Disiplinden uzak, yaşamın içine işlememiş, çoğunlukla derindeki huzursuzluktan gelen arayışla denediğiniz alanlar sizin hobiniz ama başkalarının uzmanlığı olarak kalmalı. Ben bugüne kadar okçuluktan, dalışa, enerji terapistliğinden, motosiklet kullanmaya kadar kendimce geniş yelpazede ve cesurca denilebilecek pek çok şey denedim. Dönüp baktığımda kendimi en çok eğitimciliğe ait hissediyorum. Diğer başlıklarda sadece tecrübelerimi anlatabilirim ama saptamada bulunmak, birilerine yol göstermek çevreye kendimi alanın hâkimi gibi göstermek sakillik yaratıyor. Sizce hobilerinizle anıldığınız yerde kendiniz var mısınız?
Spor salonundaki kendime 10 yıl sonra diyeceğim şu: Sen istediğin açıdan kendini fotoğrafla ya da sokakta kasılarak yürü, en pahalısından sporcu kıyafetleri satan markalardan giyin, olmuyor. Kendini göstermek istediğin şey gerçeklik algısı yaratmıyor. Yıllarını işine vermiş hatta hayatını üzerine kurgulamış alanın gerçek sahibi biri gibi görünemeyeceksin. Kendin için öne çıkardığın bu yön senin gerçek kimliğin değil. Hayatının sınırlı bir kısmında az emekle uğraştığın bir hobi sadece. Bir şeymiş gibi görünmeye çalışmak gerçekleri gizlemiyor. Hele objektif o kadar acımasız ki istediğin kadar efekt dene, görüntülerle oyna; sonuç daha kötü olacak. Yanlış iliklenmiş düğmenin düzelmesi için onu önce açıp baştan tekrar iliklemek gerekiyor çünkü hayat boyu emek verdiğimiz alanlar insanda düğme deliği gibi izler bırakır ve dönüp kendinize baktığınızda o rolün sahibi olduğunuzu görüyorsunuz. Özetle anne, öğretmen, aşçı, psikolog, kuaför her neyseniz o olun. Aziz Nesin’in Şimdiki Çocuklar Harika kitabındaki Misafirin Yanında adlı mektupta da olduğu gibi sadece misafirin yanında kibar olmaya çalışmak delik çoraptan çıkan parmak edası ile bir yerde patlayacaktır. Doğalında olmadığınız hale bürünmeye çalışmak insanın kendini kandırmasından ibâret. Bilelim ki misafirin yanında kibar olmaya çalışanın ağzından ilk aksilikte bir küfür kaçıyor. O durumda oluşan sahtelik kadar da insanı küçük duruma düşüren az şey var.
Siz; siz olun, hep kendiniz olun. Başka kimliklerde hayat bulmaya çalışmadığımız günlerde görüşmek ümidiyle…
Sevgiyle kalın, esenlikler diliyorum.