Öznur Biçer

Değişik bir kitap kurdunun günlüğü.

Küçük Ayasofya Camii İstanbul’un Fatih ilçesinde yer alan Bizans (Doğu Roma) imparatoru I. Justinianus ve karısı Theodora tarafından 527-536 yılları arasında Aya Sergius ve Bacchus Kilisesi adıyla yaptırılmış daha sonra Osmanlı döneminde 1497’de camiye çevrilmiş bir yapıdır.

Sergius ve Bacchus Kimdir?

Sergius ve Bacchus Hıristiyanlık tarihinde şehit olmuş önemli azizlerdendir. Roma ordusunda asker olan ikilinin ölümü ise oldukça trajiktir. Herhangi bir savaş sırasında değil bizzat Roma imparatorunun emriyle öldürülmüşlerdir. Roma imparatoru Marcus Aurelius’un (M.S. 121 – M.S. 180) en sevdiği askerleri oldukları bilinmektedir ancak ölümleri de (M.S 300’lerde) bu imparator yüzünden olmuştur. Aurelius pagan (kökenleri dünyanın kadim doğa dinlerine uzanan spiritüel bir yaşam tarzıdır) bir imparatordur, Sergius ve Bacchus ise Hıristiyanlığı kabul etmiş kişilerdir. İmparator kendilerine Hıristiyanlığı reddetmelerini, pagan olmalarını ve Jüpiter’e kurban vermelerini emretmiştir ancak askerler tarafından bu isteği reddedilmiştir. Lafının dinlenmemesine çok sinirlenen Aurelius hemen rütbelerini indirmiş, kadın giysileri giydirerek sokaklarda dolaşmalarını emretmiştir. Daha sonra Risafe’ye (Suriye’nin merkezinde harabe bir şehir) göndermiş Bacchus’u öldürene kadar kırbaçlattırmış, Sergius’u ise ayaklarına tahtalar çaktırarak ölene kadar yürümeye zorlamıştır.

Ölümlerinden sonra isimleri pek çok yerde duyuldu ve böylesine trajik bir şekilde öldürülen askerlere bir çok şekilde saygı gösterildi; Bizans ordusunun koruyucuları olarak hatırlandılar. Hierapolis (Pamukkale Denizli yakınlarında bulunan ve Frigler döneminde ana tanrıça Kibele kültünün merkezlerinden biri olarak faaliyet göstermiş bir antik kenttir) metropoliti İskender 431 yılında Sergius’un mezarının üzerindeki kiliseyi restore ettirdi ve kısa bir süre sonra da Risafe piskoposluk merkezi oldu. Bizans imparatoru I. Justinian da Risafe'nin adını Sergiopolis olarak değiştirip başpiskoposluk yaptı ve İstanbul ile Filistin’de onları onurlandırmak için kiliseler inşa ettirdi.

Sergius ve Bacchus Kilisesi’nin yapılışı ile ilgili çok bilinen bir de efsane vardır. I. Justiniaunus ve amcası I. Justinos’un isimleri, İmparator Anastasyus aleyhinde bir ayaklanmaya karışır ve idama mahkum edilirler. Ancak İmparator Anastasyus bir rüya görür; rüyasında Sergius ve Bacchus, Justinianus ve Justinos lehinde tanıklık etmektedir. Rüyadan etkilenen Anastasyus hemen idamı iptal ettirir. Daha sonra 527 yılında tahta çıkan Justinianus bu olayı unutmamıştır ve şükranlarını sunmak için Konstantinapolis’te (İstanbul) bir kilise yaptırır.


Sergius ve Bacchus Kilisesi’nden Küçük Ayasofya Camii’ne…

Sasani Prensi Hormisdas 324 yılında İran’dan kaçtıktan sonra İmparator Constantine’in sarayına sığınan bir prenstir. Daha sonra kendisine Constantine tarafından bir arazi verilmiş ve Hormisdas Sarayı’nı (Bukoleon Sarayı) inşa ettirmiştir. Sergius ve Bacchus Kilisesi de bu arazi içerisindedir. Bulunduğu mahalleye de adını veren Küçük Ayasofya Camii’nin yapılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte Bizans İmparatoru Justinianus ve karısı Theodora tarafından 527’de yapımına başlanıldığı tahmin edilmektedir. 532 yılında Nika ayaklanması sebebiyle zarar görmüş ve bu yüzden 536 yılında tamamlanabilmiştir. Kilise Bizans dönemi boyunca manastır olarak kalmış, 1497’de ise Topkapı Sarayı Darüssaade Ağası Hüseyin Ağa döneminde camiye çevrilmiştir.

Tarihte Kesikbaş Hüseyin Ağa olarak da bilinir. Kesikbaş denilmesinin sebebi ise Hüseyin Ağa’nın idam edilmesidir. Çok zengin olan Hüseyin Ağa, Amasya`daki Kapı Ağası Medresesi ve bedesteni, Amasya`nın kuzeydoğusunda Uluköy`deki cami ile medrese, Çarşıkapı`daki mescid ve Edirne`deki hanlar gibi birçok eser yaptırtmıştır. Ancak zenginliği başına bela olmuş vergi kaçırma suçundan dolayı Sultan II. Bayezid tarafından idam ettirilmiştir. Hüseyin Ağa’nın naaşı caminin haziresinde bulunan türbesine defnedilmiştir.


Tuğla ve harçtan yapılmış olan bina merkezi planlı, düzgün olmayan dikdörtgen biçimindedir. Sekizgen nefe (Kilisede apsise dik doğrultuda, birbirlerinden sütun ya da ayak dizileriyle ayrılmış, uzunlamasına mekanların her birine nef denir) sahip olan kilise, batısında narthex (erken Hristiyan ve Bizans bazilika ve kiliselerinde kilisenin ana mekanına açılan giriş bölümü, genellikle yapının batı yönünde bulunur), doğusunda da yarım altıgen biçimindeki apsis (Kiliselerde doğrultuyu belirleyen yarım daire ya da yarım çokgen şeklinde ve dışa taşkın olan unsurdur. Camilerde mihrabın karşılığıdır) kısmı yer almaktadır. Orta mekan üzerinde köşelerindeki sekiz büyük ayak ile taşınan 16 dilimli bir kubbe yer almaktadır. Kilisenin yapıldığı dönemde mozaiklerle süslü olduğu olduğu düşünülse de ne yazık ki günümüzde herhangi bir şey göremiyoruz. Ion sütunlarla destekli galeri (Kiliselerde yan nefin üzerinde bulunan ikinci kata galeri denir. Bu kat, orta nefi “U” biçiminde dolanır.) bölümü ise Proconnesian mermerinden yapılmış harika bir şekilde oyulmuş yatay bir saçaklığı destekler. Bu sütunların birleşim yerlerinde Yunanca bir yazı yer alır ve tam çevirisi de şu şekildedir:

“Başka hükümdarlar, eserleri hiçbir fayda temin etmeyen fânilerin namını yücelttikleri halde, hükümdarımız Jüstinyen, bütün mahlukatın yaratıcısı Mesih’in kulu olan ve imanı da ne alev, ne kılıç ve ne sair işkencelerle sarsılmayan ve Mesih’in aşkına ölümü hoş görüp kanını dökerek ebedi hayata liyakat kazanan Sergios’u yüceltmek ve saygı göstermek ve halkın da dindarlığa rağbetini temin etmek için bu yüce binayı yaptırdı. Müteyakkız hükümdarımızın devletini Sergios daima muhafaza ve himaye etsin ve şefkati büyük olan ve fukarayı beslemekteki mesaisinde yorulmak bilmeyen ve Tanrı tarafından taçlandırılmış olan Theodora’nın kudretini arttırsın.”

Camiye çevrildikten sonra minber, müezzin mahfili, son cemaat yeri, minare eklenmiştir. Kurşun kaplı minare bilinmeyen bir sebepten dolayı 1936 yılında yıkılmış, bir süre öyle kalmıştır. 1955 yılında restore edilerek günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur.

Ayrıca cami 20.yüzyılda Balkanlardan gelen mültecileri barındırmıştır ve yapıldığı dönemden bu zamana kadar birçok kez restorasyon geçirmiştir. Günümüzde hala cami olarak hizmet vermektedir.