Çok ünlü sanatçıları düşünmenizi istiyorum. Sanatı hakkıyla yapan insanları... Çok ünlü ressamları, kitapları çok okunan yazarları, şairleri… Dönemlerinde en ağır şeyleri yaşayıp, sefil bir hayat sürerken günümüzde eserlerine milyonlar yağan ressamları, yazarları, şairleri… Zamansız verilen değerler hep eksik gelmiştir bana. Zamansız sunulan sevgi yarım, zamansız sunulan övgü bayat. Bu yüzden yarın değil bugün övülmesi gereken "8 kitap 1 Kitaplık", bu yazıdaki dosya konumuz.
Yaratan bir besteci: Beyza Doğuç
1996 yılında Ankara'da doğan Beyza Doğuç, ilk, orta okul lise ve üniversite eğitimini Ankara'da tamamlamıştır. Mezun olduğu bölüm gazeteciliktir. Ancak bu mesleği aktif bir şekilde yapmamaktadır.
Sanat ile iç içe bir ailede büyüyen Doğuç kendi böyle keşfetmiştir belki de. Söylemlerine göre babası şarkı söylemeyi seven bir piyes yazarı, abisi baterist ve dövme sanatçısı, ablası ise yan flüt çalan bir tiyatro oyuncusu. Kendisi ise "konuşmaya başladığından beri şarkı söyleyen" ve "yazmayı öğrendiğinden beri yazan" bir sanat yaratıcısı.
Müzik hayatının hep bir köşesinde onunla birliktedir. Şarkı söylemekten zevk alan, mutlu olan sanatçımız uzun bir içerik üreticiliği geçmişine sahiptir. YouTube hesabında kendi yaptığı besteleri başta amatörce, sonra gittikçe profesyonelleşerek dinleyiciye sunmuştur.
İlk teklisi Ben Hep Buradayım'ı çıkardığı zamanlarda müzik mesleği değil, yapmaktan zevk aldığı hobisiyken şimdilerde "içerik üreticisi" sıfatının yanında kendi bestlerini yapan, hayattaki var olan her şeyin melodisini duyan ve müziğini bunlarla besleyen birisi.
Müziği hayatının merkezini yapan Beyza Doğuç. Üretken ve yetenekli... Sıradışı unsurlardan müzik yapabilecek kadar yaratıcı, bildiğimiz sevdiğimiz şarkıları kendi yorumuyla bize sunabilecek kadar özgün. Müziği mesleği haline getirebilecek kadar çalışkan ve cesur.
İlk konsept albümü 'Burçların Şarkıları'ydı ve sözleriyle tınısıyla burçları anlatıyordu sanatçı bize. İkinci albümü ise "Kitaplık". Yani bizim dosya konumuz.

Kitaplık
Beyza Doğuç'un konsept albümlerinden ikincisi olan ve daha birkaç gün önce bizimle buluşan Kitaplık, 8 kitaptan oluşuyor. 8 şarkı... 8 kitap... Yaratıcılığın ve klasiğin birleşmesiyle müzikseverleri kendine çeken bu Kitaplık 'ın ilham kaynağı kitaplar sırasıyla şu şekilde:
- Küçük Prens
- Martin Eden
- Şeker Portakalı
- Alice Harikalar Diyarında
- Dorian Gray'in Portresi
- Satranç
- Dönüşüm
- Yeşilin Kızı Anne
Eserler yaratıcılarının izlerini taşırlar üzerlerinde. Kitaplık ise sadece Beyza'nın izlerini değil, 8 kitabın yazarının izlerini taşıyor. Kitabın içinde hissettiğimiz hisler sözlere yansırken, heyecanı arkadaki müzikle tekrar yaşıyoruz.

Küçük Prens
1943 yılında Antoine de Saint-Exupery tarafından kaleme alınan ve dünyanın en çok satan/okunan kitaplarından birisi olan Küçük Prens. Kendi gezegeninde, kendi doğruları ve görevleriyle yaşayan Küçük Prens'imiz beklenmedik bir anda bir gülle tanışması ve gülünü bırakıp gitmesini konu alır kitap. Büyükleri anlamadığımız, küçüklerin doğrularını benimsediğimiz ve satır aralarında yetişkin olmaktan çekindiğimiz bu kitap hep söylediğim gibi çocuklara değil; içindeki çocukla yaşamayı öğrenebilmesi için biz yetişkinlere...
Öğrendim gerçeği, yüreğimle görmeyi; bağlanmayı birisine, evcilleşmeyi...
Beyza DOĞUÇ -Küçük Prens

Martin Eden
Jack London tarafından 1909 yılında kaleme alınan roman yarı otobiyografik bir eser olarak çıkar karşımıza. Katıksız bir aşkın içine düşen ama 'sınıf farkı' sillesini yiyen karakterimiz kendi çalışması ve emeğiyle özendiği o 'sınıfa' dahil olur.
İstemenin ve çalışmanın sonucunda tutkuyla sarıldığın her hayal gerçek olabilir. Ama gerçek olan hayal gerçekten istediğin o tılsımlı anahtar olmayabilir. Martin Eden tam olarak bunun kitabı. Kendi çalışması ve azmiyle bir yazar olsa da dahil olduğu sınıfın yozluğunu gördükten sonra düştüğü yerin kaçtığı şeylerin bizzat kendisi olduğunun bilinciyle cebelleşen Martin Eden'ın kitabı...
Azalır sandığım her ne varsa: kaygı, telaş ve karmaşa; etti içimi istila.
Beyza DOĞUÇ -Martin Eden
Zehirlemişim kendimi, iyileştim sanıyorken.
Beyza DOĞUÇ -Martin Eden

Şeker Portakalı
José Mauro de Vasconcelos tarafından 1968 yılında yazılan kitap dram ve "çocukluk" kitabı olarak geçer.
Küçük Zeze'nin acı içinde geçen hayatını okuduğumuz satırlarda başta en çok acıma hissederiz belki de. Talihsiz, haylaz bir çocuk olduğundan sık sık yakınan küçük Zeze'miz günün birinde çok korktuğu kocaman bir yetişkinle arkadaş olur. Ve biz bu dostluğun sıcaklığını hissederiz içimizde. Sonra da ayrılığın soğukluğuyla yüzleşiriz ilerleyen sayfalarda.
Bir kuş vardı bir de şeker portakalı, sen gidince hepsi göğe dağıldı.
Beyza DOĞUÇ -Şeker Portakalı
.jpg)
Alice Harikalar Diyarında
Lewis Carroll'ın 1862 yılında yazdığı “Alice Harikalar Diyarında" ablasının yanında sıkılıp Alice'in uyumasıyla başlar. Tavşan deliğinden aşağı düşen Alice, hiç bilmediği bir maceranın içine atılır. Bir iskambil karıtının içinde kaybolur, bir kraliçeden kaçmak için savaşır.
Her ne kadar bir çocuk edebiyatı klasiği dense de bu kitap da biz yetişkinlerin fark etme becerisini tetiklemek için yazılmış bence.
Barındırdığı metaforlar, içerdiği alt metinler ilk okumada değil ikinci ya da üçüncü okumada vuruyor insanın yüzüne.
Tavşan deliği uzanır derine. Cezbeder deliyi, atlar bile bile..
Beyza DOĞUÇ -Alice Harikalar Diyarında

Dorian Gray'in Portresi
Oscar Wilde'ın 1891 yılında yazdığı felsefi roman, zamanında yazarına ciddi eleştirler ve bir 'ülkeden sürülme' cezası yaşatmıştır.
Dorian'ın güzelliği herkesin dilinde bir durumken yaptırdığı tablonun lanetiyle süreklilik kazanır. Yaşlanmaz, çirkinleşmez. Çünkü onun yerine yaşlanan ve çirkinleşen bir portresi vardır.
Ancak doğruluk güzelliği kendine benzetene kadar Dorian'ın güzelliği doğruluğu kahpeleştirmişti.
Yanlışlar doğru olup çıkmış, doğrular ise yanlışmış gibi güzelliğin etrafından yavaşça uzaklaşmıştı. Çünkü güzelliğin gücü hepsini alt etmişti. Çünkü kibir tüm insani duguları yok etmişti.
Güzeldi, lanetine göz yumacak kadar.
Beyza DOĞUÇ- Dorian Gray'in Portresi

Satranç
Stefan Zweig tarafından 1942 yılında kalame alınan eser, yazarın en çok okunan kitaplarından birisidir. Sürgün yıllarında, intiharından hemen önce kaleme almıştır yazar bu eseri. Nazilere bir eleştiri niteliğindeki kitapta, hiçliğin ortasında parmaklıklar ardında delirmemek için satranca sığınan bir hayat anlatılır.
Hapis hayatını kendi ağzından dinleriz karakterin. Hiçlikle işkence görür karakterimiz. Hiçlikle delirir. Çünkü hiç yoktur. Çünkü yokluğun en ağırı hiçliktir.
Boş bir odada tek başına, hiçbir şey yokmuş aklında.
Beyza DOĞUÇ -Satranç
Hiçliğin ağırlığı yer etmiş ruhunda.

Dönüşüm
1915 yılında Franz Kafka tarafından kaleme alınan eser, Gregor Samsa'nın bir sabah dev bir böceğe dönüşmesinin ardından hayatındaki değişiklikleri konu alır.
Bu 'dönüşüm' bir insanın sadece bir 'hayvana' dönüşmesini anlatmaz elbette. Altı daha dolu, daha derindir. Gregor Samsa'nın bir hayvana değil ne üdüğü belli olmayan bir böceğe dönmesidir aslında konu. Ne üdüğünün belli olmaması ise istenilenin dışında bir varlığı ifade eder aslında.
Toplum ve birey çatışmasının en keskin örneklerinden birisi olan 'Dönüşüm' insanların bize atfettiği görevler ve sorumluluklar dışında 'var olmadığımızı' söylüyor aslında. Beyza Doğuç da bunu şarkı sözleriyle çok güzel ifade ediyor.
Düzen adı altında hayal kırıklığı, etiketini çıkar 'böcek' olur adın.
Beyza DOĞUÇ -Dönüşüm

Yeşilin Kızı Anne
Lucy M. Montgomery tarafından 1908 yılında yazılan sıcacık bir eser. Yetim bir kızın, bir aileye bir eve ait olma sürecini; bir köyü memleket benimseme sürecini anlatan düşüncelerden ve olumsuzluklardan uzak bir eser. Anlatmak istediği tüm mesajları neşeli Anne karakteriyle okura sunar yazar. Kendi hayatını mutluluklarla dolu bir şekilde yazar bu eserlerde yazarımız.
Kitaplar, çiçekler, şanlı ağaçlar ama zordu insanlar, hep zordu insanlar...
Beyza DOĞUÇ -Yeşilin Kızı Anne
Toprak göründü ev de belirdi, sevdiler onu.
Beyza DOĞUÇ -Yeşilin Kızı Anne
