Datça'ya kadar gelmişken Kaş'a da uğramadan geçilmemeli. Uğramak dedim ama siz iyisi mi bir sürenizi ayırın. Çünkü eşsiz ve enfes bir durak olacak. Bu yazıda 19 yaşımda çıkıp 20 yaşımda döndüğüm, öğrenci halimle bütün sene, zaman ve bütçe ayırıp planladığım tatilimi sizlere anlatacağım. Kemerlerinizi bağlayın çünkü her şey çok hızlı olacak! Tam 5 güne sığdırdığımız Kaş gezimiz sizlerle!
Yine gitsek ya kaşa, otursak bi taşa
Ağaçlara hayranca baksak
Bir gece çat diye yollara düşsek, bi' şeyler çözsek
Daha başka olur kaş, bambaşka olur kaş
Özlenen o sahil kasabası huzurunun her geçen gün azaldığı Akdeniz kıyılarımız içinde Kaş kendi esintisini sıkı sıkı koruyor hala. Sezon ortası gitmemize rağmen sakinliği ve temizliğiyle gerçekten dinlenilebilecek bir durak. Hele o koyları, araba ile gelmişseniz yol kenarınlarında dahi size uygun onlarca koy bulabilirsiniz.
Tur ile gitmek keyifli mi?
Biz 2 öğrenci olarak ulaşımı nasıl sağlarız, en uygun nasıl konaklarız; bilmiyorduk. İşin içinden çıkamadığımız için bize en uygun olanı araştırıp bir seyehat acentasının 18-40 yaş arası kamp turu ile geldik. O yüzden bizim için her şey çoktan planlanmıştı ama yine gelsem; sanırım hemen hemen böyle olsun isterdim. Günlerimiz nasıl mı geçti?
İlk rotamız Kekova'nın Üçağız limanından kalkan tekne turu ile başladı. Akvaryum koyu, Kekova adası ve Batık Şehir, Korsan Mağarası, Gökkaya koyu, Esmeralda koyu, Kaleköy ve Simena Kalesi ve son... Koy koy, tüm günü eşsiz sularda geçirdik, cam gibi sularda yüzdük. Araba ile gelmemişseniz ve yolunuz Kekova'ya kadar düşmez ise Kaş'ın merkezinden kalkan turlar da var.

Antik Şehir, Dolichiste kentinin yıllar içinde doğa olayları ile sular altında kalmış kalıntılarından oluşuyor ve Kekova adasında yol boyu uzanan yapılar gözler önünde. Hamamlar, kiliseler, evler, merdivenler, su sarnıçları liman ve agora kalıntıları… Bu alan koruma altında ve yüzmek yasak. Zaten yüzmek için bolca koyumuz vardı. Kaleköy'e de geldiğimizde el yapımı meşhur Kaş dondurmasını yemeden geçemedik. Yediğim en iyi dondurmaydı -favorim şeftalili olandı-.
Yine Kaleköy'de durmuşken üşenmeyip uzun merdivenler sonucu Simena Kalesi'ne çıktık ve meşhur Kral Mezarı'na da uğradık. Kaleköy molamızdan sonra Korsan Mağarası'nı tekne ile ziyaret edip bir koy daha yüzüp Kekova'da turumuzun sonuna geldik. Siz zamanınız varsa bir iki tur da Üçağız Köyü'nde gezinmelisiniz. Cidden çok tatlı bir yerdi. Akşamında -bizim şansımıza- kamp alanımız CanMocamp'ta harika bir jazz konserine denk geldik. Danslar, eğlenceler…
Yemek bonusu
Kamp alanımızda yer alan Livorno Restaurant'ta İtalyan şeften müthiş bir pizza yedik. Pizza hemen yanınızda tazecik hazırlanıp odun ateşinde pişiyor. Pizzalar standart boy olmasına rağmen 2 kişi rahatlıkla doyduk. Üstelik fiyat çok uygun idi. E, daha ne olsun!
Kaş'a gelip de Kaputaş'a gidilmez mi? Gidilir tabii! Bol bol yüzdük, güneşlendik. Küçük bir not: Kaş dondurması diye orada sattıkları dondurma gereksiz pahalı ve sıradandı, Kaleköydeki lezzeti ararken hayal kırıklığına uğradık. Plaj da Kaş'a göre "eh işte" kıvamında. Sabah erkenden gidip kalabalıklaşmadan dönülmeli.

Arkam taş, önüm yaş
Yaşasın devrimci Kaş!
Kaş merkez, taş sokakları ve limanı ile akşama kadar turlasam sıkılmayacağım bir görsellikteydi. Tam konumu tarif edemeyeceğim ama ara sokaklardan birinde Frida Pub'da iyi bir hamburger yemiştik. Konsept ve görsellik aşırı şekerdi. Kaş limanında deniz fenerinde gün batımı izledik. Güneşi batırıp oradan da bir bara geçtik. Pek hareketli bir gece hayatı olmasa da eğlenebilecek hoş mekanlar bulunabiliyor.
Gün batımı demişken izlemek için en uygun yer olan Antiphellos Antik Tiyatrosunda da güneşi batırdık. İki bira ve çerezinizi kapıp merkezden kolaylıkla ulaşım sağlayabileceğiniz -ki biz genelde yürümeyi seçtik tatil boyunca- harika bir alan. Enfesti. Kendimi romantik bir filmin içinde hissettiren bir andı.
Mutlaka su savaşı yapın!
Gelmişken kalabalık bir grup oluşturmak için çaba harcamalınız. Çünkü en eğlendiğim anlardan biri kavurucu sıcakta çıktığımız safari gezisi ve su savaşıydı. Saklıkent'e doğru ormanlık arazide yol alırken hem grup içinde hem de yabancı gruplarla savaşarak serinledik. Ayrıca yerel halk buna öyle alışmış ki yol kenarlarına pusuya yatıyorlar. Sizin oradan geçmenizi bekleyip sizi hortumla ıslatıyorlar. Akdeniz insanı sıcaklığı işte... Safari Saklıkent'e gelince sona eriyor. Ama buradan da Kanyon'un buz gibi sularında yürüdüğümüz için serinliğimizi gün boyu hiç yitirmedik.
Gelelim bizim asıl heyecanla beklediğimiz yerlere. Antik kentler... İstilalar sonucu kaderine razı gelmeyen ve tarihte kendi kendini iki kez yakmış onurlu kent "Xanthos", Hitit kaynaklarında ülke olarak anılan en büyük antik kentlerden Tlos ve Likya Birliği'nin başkenti ve Aziz Nikolas'ın memleketi "Patara"... İlgilisi için muazzam yerler. Muhakkak bol zaman ayırmak gerek. Hatta Patara için tam bir gün ayırıp gelmişken bir de dünyanın en uzun kumsallarından olan Patara kumsalında yüzmenizi öneririm.

Kucağında ölü çocuğuyla bir ilmeğin ucunda intihar etmekte olan Likyalı kadın, öbür eliyle evini ateşe vermektedir. Ne kendini ne evini ne de çocuğunu bırakmıştır düşmana.
E, gelmişken Kaş çarşısından hatıra ve hediyelik eşyalar almayı, bir rakı balık yapıp gece durgun sularında yüzmeyi, kamp alanı konserlerini ve bol bol dans etmeyi, huzuru da eğlenceyi de dibine kadar yaşamayı biz ihmal etmedik. Herkese harika tatiller...
Dipnot: Türkiye'nin en harika dalış merkezi Kaş'a gelmişken siz -bizim gibi olmayıp- dalış yapın mutlaka.