Öznur Biçer

Değişik bir kitap kurdunun günlüğü.

Oyun dünyasına giriş yapmanın zamanının geldiğini düşünüyor ve geçenlerde bitirdiğim Hogwarts Legacy’nin incelemesine hoş geldiniz diyorum! Oyuna başladığımı söylediğim andan itibaren herkes ilk 10 saatinin güzel ama daha sonra oyunun sıktığını ve görevlerin tekrarladığını söylemişti ben de toplamda 50 saatle bayıla bayıla oynadığımı söyleyerek güzel bir inceleme ile bu savları çürütmeye geldim.

İlk defa 1997 yılında yayımlanan Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı ile yepyeni bir evrene giriş yaptık. Büyücüler, cadılar, kurt adamlar, animaguslar (hayvana dönüşebilen büyücüler) ve daha fazlası hayatımıza bomba gibi düştü. Kitaplar her ne kadar çocuk kitapları olarak sınıflandırılsalar da benim açımdan hiçbir zaman öyle olmadı. Benden bir yaş büyük olan kitap serisine yeni nesillerin de en sevdiği evrenlerden bir tanesi olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. Üzerinden 26 sene geçmiş olmasına rağmen hala okunuyor, izleniyor ve oynanıyor olmasını ben J.K. Rowling’in başarısına bağlıyorum. Sonuçta baştan sonra harika bir kurgu ile yepyeni bir evren yaratmak çok ciddi bir emek ve hayal gücü isteyen bir iş ve yazarımız bunu mükemmel bir şekilde başarmış durumda.

Harry Potter evreninin ilk oyunu Playstation 1’de çıkış yapmış olan Felsefe Taşı oyunudur. Çocukluğumda en sevdiğim oyun olan Felsefe Taşı’nda Hogwarts’ta gezinip Voldemort ile savaşmak benim için muhteşem bir şeydi. Ne yazık ki bu oyun haricinde evrene dair doğru düzgün bir oyun göremedik; ta ki Hogwarts Legacy çıkana kadar.

Hogwarts Legacy’e İlk Bakış

Hogwarts Legacy Avalanche Software tarafından geliştirilen ve Portkey Games tarafından 10 Şubat 2023 tarihinde Windows, PlayStation 4, PlayStation 5, Xbox One ve Xbox Series X/S platformlarında yayınlanan rol yapma oyunudur. Ben Playstation 4’te oynadım, birkaç sorun dışında herhangi bir problemle karşılaşmadım (yazının ilerleyen bölümlerinde onlardan da bahsedeceğim). Oyun Harry Potter evreninde geçse de Harry Potter ile ilgili herhangi bir şey yok. Yepyeni karakterlerle yepyeni bir oyuna başlıyoruz çünkü tarih olarak Voldemort hatta Grindelwald’ın çok çok öncesinde geçiyor. Sihirli güçlerini çok geç fark etmiş ve Hogwarts’a 5.sınıf olarak başlamış bir karakter olarak oynuyoruz. Bu yüzden oyun süresince profesörler bizle ekstra ilgilenip görevler vererek sınıf dışında da eğitim veriyorlar.

Oyuna ilk girdiğimizde bizi Hogwarts’tan gelen bir mektup karşılıyor. Senelerce hepimizin beklediği o mektubu görmek gerçekten muhteşem bir his. Daha sonra karakter yaratma ekranına geçiş yapıyoruz. Bazı oyunların aksine yarattığımız karakteri görebiliyor olmamız benim için oldukça önemli. Tipinden yara izlerine kadar seçebildiğimiz karakter yaratma aşamasından sonra oyuna hızlı bir giriş yapıyoruz. Açıkçası okula peron 9 ¾’ten Hogwarts Express’e atlayıp gitmeyi isterdim ancak ne yazık ki oyunda böyle bir şey yok. Eğitim olarak nitelendirebileceğimiz bazı büyüleri öğrendiğimiz, hangi tuşla neleri yaptığımızı bize gösteren güzel bir girişle oyuna başlıyoruz. Profesör Eleazar Fig (oyun süresince bize eşlik edecek çok tatlı bir yan karakter) ile bazı badireler atlattıktan sonra bu bölümü bitiriyor ve Hogwarts’a ulaşıp Seçmen Şapka tarafından sorguya çekiliyoruz, verdiğiniz cevaplar sonucunda bizleri bir binaya yerleştiriyor. Beni Slytherin’e yerleştirdi ki bu durum beni tanıyanlar için hiç de şaşırtıcı değildir eminim. Yerleştiğimiz binayı sonradan değiştiremiyoruz, şayet farklı binada oynamak istiyorsanız yeniden başlamanız gerekiyor. Bu durumun hikayeye doğrudan etkisi yok, sadece ortak salonları farklı oluyor.

Oyunun haritası oldukça büyük, gidebileceğimiz pek çok yer var. Açık dünya oyunlarında en sevdiğim şey olan keşif burada büyük bir rol oynuyor. Yapacağınız keşifler ve toplayacağınız şeylerle karakterinize deneyim kazandırarak kendinizi geliştirmeniz mümkün. Ayrıca haritanın pek çok yerinde bulunan sandıklardan, görevlerden ya da tamamlayacağınız meydan okumalardan çeşitli kıyafetler toplayarak ve onları geliştirerek karakterimizin seviyesini yükseltebiliyoruz. En son ulaşabileceğimiz level 40, ben Playstation 4’te oynamam sebebiyle ne yazık ki 36’ya kadar gelebildim çünkü oyunda bazı bug’lar vardı örneğin toplanabilir eşyalardan bazıları yoktu, haritada keşfetmem gereken yerlerden bazılarını tamamlayamadım. Ayrıca optimizasyon nedeniyle kapılardan geçerken haritanın yüklenmesini beklemek ve loading ekranının uzun sürede açılması gibi sorunlar da vardı. Oyunun Playstation 5’te daha sorunsuz olduğunu söyleyebilirim.

 

Harry Potter Kitaplarından Aşina Olduğumuz Büyüler ve Dersler

Oyun süresince Karanlık Sanatlara Karşı Savunma, İksir, Bitkibilim, Sihirli Yaratıkların Bakımı gibi pek çok derse giriyoruz, ama ne yazık ki derslerin çoğunluğunu sinematik olarak görüyoruz.

Ayrıca oynadığımız süre boyunca da birçok büyü (ki bunlara Affedilemez Lanetler de dahil) öğreniyoruz. Pek çok insan büyülerin az olmasından şikayetçi olsa da bence sayıları baya yeterliydi, hatta birçoğunu pek az kullandım bile diyebilirim. Oyunda ilerledikçe hikaye akışına göre her profesör birkaç görev veriyor. Onları tamamladığınız takdirde görseldeki büyüleri öğrenip kullanmaya başlayabiliyorsunuz.

Hogsmeade

Ve tabii ki hepimizin gitmek istediği büyücülerin AVM’si diyebileceğimiz o büyülü yer; Türkçe’ye Diagon Yolu olarak geçen Hogsmeade. Asa alabileceğimiz Ollivanders, Kaymak Birası içebileceğimiz The Three Broomsticks (bizim bildiğimiz adıyla Çatlak Kazan), Zonko’nun Şaka Dükkanı ve dahası…

Bir binaya yerleştikten sonra Matilda Weasley (Başkalaşım profesörü ve Hogwarts Müdür Yardımcısı) bize bir liste veriyor ve eksiklerimizi tamamlamak için Hogsmeade’e gitmemiz gerekiyor. Hogsmeade ile tanıştığımız ilk an bu görev sayesinde oluyor ve daha sonra burada bol bol vakit geçirebiliyoruz.

İhtiyaç Odası

Harry Potter’dan aşina olduğumuz bir diğer şey ise İhtiyaç Odası. Okula geç başlamamız sebebiyle Profesör Weasley tarafından bize verilen İhtiyaç Odası’nda pek çok şey yapmak mümkün. Burası tamamen bize ait bir oda ve pek çok şey yapabiliyoruz; iksir kaynatabiliyoruz, bitki yetiştirebiliyoruz hatta daha sonra Vivarium adında bir yerin açılmasıyla Pokemon Go tadında bir kovalamaca ile hayvanları yakalayıp orada besleyebiliyoruz. İlerleyen zamanda pek çok ihtiyaç burada yaptığımız şeylerle giderilebiliyor.

Herkesin çok sıkıcı bulduğu bu oyunu ben çok eğlenerek oynadım, bazı bug’lar can sıksa da benim açımdan harika bir oyundu. İlerleyen zamanlarda bu sorunları hallettikleri bir güncelleme yayınlarsa oyuna tekrardan başlayıp %100 olarak bitirmeyi planlıyorum. Sizler de Potterhead iseniz bu oyunu asla kaçırmamalısınız. 

Oyuna puanım 9/10.