Homeopati, daha önce bahsettiğim aromaterapi yöntemi gibi günümüzün popüler alternatif tıp yöntemlerinden biri. Ancak homeopatinin farkı çok fazla tartışılan bir yöntem olması. Homeopati için şarlatanlık ve sahtekarlık olduğu yönünde birçok iddia var. Peki homeopati bu ağır ithamları hak ediyor mu? Homeopati tam olarak nedir, kimler bu tedaviyi uygular ve ne gibi sonuçları doğurur? Bu ilginç ama bir o kadar başarılı olan yöntemi tüm ayrıntılarıyla gelin beraber inceleyelim.
Homeopatinin iki ana ilkesi vardır. Bunlardan biri hastalığa sebep olan şey her ne ise onun hastalığı tedavi edeceğine inanmaktır. Yani kısaca benzeri benzerle tedavi etmektir. Bir diğer ilkelesi ise minimum doz yasasıdır. Yani ilacın dozu ne kadar az olursa etkisi o kadar artıyor. Zira bu madde o kadar çok seyreltilerek kullanılıyor ki, farmakolojik etkisi neredeyse yok oluyor.
Bu öyle bir şeydir ki, kocaman denize bir adet aspirin attığınızı düşünün. Daha sonra denizin diğer ucundan aldığınız su molekülünde o aspirine rastladığınıza inanmak gerekir. Matematiksek olaraksa bu oran 10 üzeri 99'da 1'e tekabül ediyor. Bu sayılar ne kadar gözünüze korkunç gelse de bu yöntemin birçok başarı öyküsü var.
Modern tıpa baktığımızda özellikle günümüzde tedavinin nedenini bulmaktan çok ağrıyı kesmek, bakteriyi öldürmek veya ateşi düşürmek gibi semptomları geçirmek üzerine olduğunu görüyoruz. Örneğin kolesterol tedavisinde kolesterol düzeyi belirli sınırlar içinde kalır ancak bunun neden olduğu pek araştırılmaz. Homeopati ise semptomu baskılamak yerine kontrollü bir şekilde hareketlendirerek sadece hastalığı değil tüm vücudun iyileşmesini amaçlar.
Homeopatinin babası : Samuel Hahnemann
1796 yılında Alman doktor Samuel Hahnemann'ın o dönemin metotlarını doğru bulmaması ile başlıyor hikaye. Homeopatiyi geliştiren Hahnemann, remedy adı verilen homeopatik ilaçların da mucidi. Doktor, sıtma hastalığına iyi gelen kinin ile ilgili bir makale okuyup kinini kendisine uyguluyor. Proving adı da verilen bu ilaç denemesi sonucunda ilginç bir sonuçla karşılaşıyor. Kinin ilacını sağlıklı bir insan kullandığında sıtma semptomları gösterdiği sonucunu elde ediyor. Bu olay, sağlıklı insan üzerinde yapılan ilk ilaç denemesi olarak kayıtlara geçiyor. Böylece homeopatinin temeli de Samuel Hahnemann tarafından atılıyor.

Homeopatiyi uygulamaya başladıktan sonra Hahnemann'ın hastalarında gözle görülen bir iyileşme gerçekleşti. Ancak bu iyileşmenin sebebi defalarca seyreltilmiş su değil, hastaların yanlış metotlardan uzak kalması ve Hahnemann'ın hastalarına koyduğu katı kurallardı. Doktor, homeopatik ilacın yanında bu katı kuralları uygulamazlarsa hastaların iyileşemeyeceğini de söyledi.
Bu kurallar hastaların beslenmesinde kahve, çay, alkol, peynir, soğan, et, fazla baharatlı ve fazla tatlı yiyecekleri tüketmeleriydi. Evet, tüketmemesi değil tüketmesi! Ya da günlük yaşantıda koyun yünü elbiseler giymek, rüzgarda kalmak, kendini fazla yormak gibi alışılagelmişin dışında önerileri vardı. Günümüzde bu kurallar homeopatide kullanılmıyor desek yeridir.
Homeopatik ilaçlar
Homeopatik ilaçlar bitkiler, mineraller, hayvanlar, bakteriler, hasta dokular gibi tamamen doğal ürünlerden üretiliyor. Bu ürünler defalarca seyreltilip çalkalandıktan sonra solüsyon haline geliyor. Son aşama olarak da bu solüsyonlar laktoz, nişasta gibi dolgu maddelerine emdirilip piyasada yerini alıyor. Remedy dediğimiz bu ilaçlar TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu)'nun koymuş olduğu kurallara göre yalnızca eczanelerde satılabiliyor! Ayrıca homeopatik ilaçlar reçeteye tabii değil.
Yan etkilerine gelirsek, homeopatik ilaçların -eğer gerçekten iyi seyreltilmiş ise- farmakolojik açıdan tabi ki yok. Ancak bazen suistimaller olmuyor değil. Örneğin, FDA 2017'de bazı homeopatik diş çıkarma tabletlerinde aşırı miktarda belladonna adlı toksik madde bulunduğu konusunda uyardı.

Peki kimlere homeopati uygulanabilir? Bazı kaynaklara göre herkes homeopati tedavisi alabilir. Hatta bitkiler ve hayvanlar bile. Ancak FDA'e göre gebelerin ve çocukların bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Homeopati tedavilere destek amaçlı kullanıldığı gibi tek başına tedavi için de kullanılıyor.
İlaçlar genelde suyla veya dilaltı olarak kullanılabiliyor. Ayrıca merhem, jel, pomat gibi yarı katı dozaj şekillerinde de görebiliyoruz. Sıvı formlarında ise seyreltme çoğunlukla su ile olsa da FDA eser miktarda alkole de izin veriyor.Kullanım şekli daima homeopat tarafından seçiliyor. Yeri gelmişken söyleyelim, ülkemiz kanunlarına göre homeopati eğitimi alıp tedavi uygulayabilen meslekler yalnızca hekimler ve eczacılardır.
Plasebo etkisi mi?
Homeopati için bu zamana kadar yapılmış 200'den fazla çalışma var. Ancak bu çalışmaların ortak bir paydada buluştuğunu söylememiz zor. Bilimsel çalışmaların çoğu homeopatinin plasebo etkisiyle paralel olduğunu gösterirken çoğu homeopat da bunu kabul ediyor. Ancak homeopati için klinik deneyimlerin, klinik araştırmalardan daha doğru bir kaynak olduğunu savunan homeopatlar da var. Zira klinik deneyimlere baktığımızda homeopatinin başarısı oldukça fazla.
Peki araştırmaların çoğu homeopatinin plasebo etkisi olduğunun söylerken klinik çalışmaların bu kadar başarılı olması ne demek? Öncelikle tıp ve eczacılık alanında verilen eğitimlerde ana ilke her zaman "Önce zarar verme!"dir. Homeopatinin bu ilkeye ters düşen bir durumu yok. Zira doğru homeopatik ilaç hazırlandığı takdirde yan etki görülmeyecek ve öncelikle hastaya zarar vermeyerek tedaviye başlanacak.
Bunların dışında homeopatiyi bu kadar başarılı kılan asıl etkinin insan ilişkisi olduğunu aşikar. Modern tıpta, hızlıca daha çok hasta bakıp daha çok ilaç yazma yarışı olduğunu biliyoruz. Hastalığın sebebine inmeden yalnızca semptomları kaldırmak üzerine kurulu bir düzen var. Özel hastanelerde bile artık bu durum böyleyken homeopati aslında soyut anlamda da ilaç olarak geliyor.
Homeopati tedavisi almak isteyen hastanın uzman tarafından anamnezini çıkartmak bile saatlerce sürüyor. Yalnızca hastalığı değil, hastalığın nedenini de önemsiyor. Bu ilgi, kendini değerli hissetme, detaylı ve dikkatli dinleme zaten hastanın tedavisini başlatmış oluyor. Böylece yüzlerce hasta ilaçların yan etkilerine maruz kalmadan tedavisini gerçekleştiriyor. Özellikle kronik hastalıkların tedavisinde gerekli olduğunu düşündüğüm homeopatinin başarı oranı ortada. Söz gelimi homeopatinin plasebo etkisi olup olmadığını tartışmaktan çok icraate bakmak daha faydalı olacaktır.