Öznur Biçer

Değişik bir kitap kurdunun günlüğü.

16-20 Eylül tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Riyad şehrinde düzenlenen Dünya Miras Komitesi'nin Genişletilmiş 45. Oturumu'nda Türkiye’den bir yer daha listeye girdi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2012 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde olan, dünyadaki en önemli antik kentlerden ve en uzun süre yerleşimin görüldüğü nadir alanlardan bir tanesi olan Gordion Antik Kenti’nin UNESCO tarafından “Dünya Mirası Listesi”ne Türkiye’nin 20.varlığı olarak eklendiğini duyurdu. Böylece Türkiye’de listeye giren yerlerin sayısı 21’e ulaştı. Türkiye'nin UNESCO Daimi Temsilcisi Gülnur Aybet bu gelişmeden onur duyduklarını dile getirdi.

Peki Gordion Antik Kenti’ni bu kadar önemli kılan nedir? Hadi gelin hep birlikte bakalım…

Frig Medeniyeti ve Midas

Gordion Ankara’ya 94 kilometre uzaklıktaki Yassıhöyük’te bulunmaktadır. Burada yerleşimin M.Ö 2500’lü (erken bronz çağı) yıllarda başladığı (Yassıhöyük köyünde yerleşim hala devam etmektedir) ve Friglerin başkenti olduğu bilinmektedir. Frigler Anadolu’ya göç eden Balkan kökenli bir medeniyet olmasının yanı sıra Anadolu’nun da ilk yerleşimcilerindendir. Hellenistik çağda “Frygia Epiktetos” olarak anılan “Küçük Frigya” Ankara çevresi, Eskişehir ve Afyon illerine doğru uzanan bir bölgedir, günümüzde buraya Frig Vadisi denilmektedir; kayalara evler, kaleler, anıtlar oydukları görülmektedir.

Frigler tarihte ilk olarak M.Ö 8.yüzyılda ortaya çıkmıştır. Kral Midas dönemi (M.Ö 725 – 675) en parlak dönemleridir, 12.yüzyılda Hitit İmparatorluğunun yıkılmasıyla Gordion’a gelmişler Orta ve Doğu Anadolu’ya hakim bir krallık olmuşlardır. 333 yılında Büyük İskender’in Gordion’u fethetmesiyle birlikte kültürel varlıkları son bulmuştur.

Gordion’da Büyük İskender’in de bir hikayesi vardır. İskender şehre geldiğinde Zeus tapınağında çok özel bir araba olduğunu duyar. Bu araba Gordios’a aittir ve arabanın boyunduruğunda çözülemez bir düğüm vardır. Kehanete göre bu düğümü çözen tüm dünyaya hükmedecektir, İskender düğümü çözmek için bir süre uğraşır ancak yapamaz bunun üzerine kılıcının çıkarır ve düğümü keser.


Midas Yunan mitolojisinde de önemli bir yere sahiptir ve Asur kaynaklarında “Muşkili Mita” olarak adlandırılmıştır. Dokunduğu her şeyi altına çeviren Midas ve Eşek Kulaklı Midas efsaneleri ile bilinen Kral Midas’ın Frig tarihinde yeri oldukça önemlidir.

Eşek Kulaklı Midas söylencesinin geldiği efsane oldukça ilginç. Bir gün Athena (savaş tanrıçası) kavalını çalarken Hera ve Aphrodite bunu görür ve Athena’ya kaval çalarken çok çirkin olduğunu söyler. Bunun üzerine Athena suda kendine bakar ve haklı olduklarını söyleyerek kavalı lanetleyerek fırlatır atar. Oralardan geçen Marsyas adında bir genç kavalı görür ve çalmaya başlar. O kadar güzel çalar ki duyan mest olur. Herkesin onu huzur içerisinde dinlediğini gören Marsyas’ın özgüveni çoğalır ve Apollon’dan daha güzel çaldığını iddia etmeye başlar. Bunu duyan Apollon çok sinirlenir ve kendine meydan okuyan ölümlüyü yarışmaya çağırır. Midas da Tmolos (Bozdağ) yamaçlarında dolaşırken Apollon Midas’ı görür ve jüri olmasını ister. Midas bunu kabul eder ve sırayla ikisini de dinler, Marsyas’ın daha güzel çaldığına karar verir. Bunun üzerine Apollon sinirlenir ve bu sefer de kavalı tersten çalmak için meydan okur. Marsyas kabul eder, Midas tekrardan Marsyas’ın daha güzel çaldığını söyler bunun üzerine Apollon Marsyas’ı ağaca bağlar ve derisini yüzer. Midas’ın kulaklarını da eşek kulağı yaparak cezalandırır.

Diğer bir efsane ise Midas’ın dokunduğu her şeyi altına çevirmesi ile ilgili. Dionysos’un (şarap tanrısı) alayındaki Silenos yaşlı ve sarhoş bir satirdir (yarı keçi yarı insan). Bir gün Frigya’da gezinirken uyuyakalır, köylüler onu bulduğunda bağlayarak Midas’a götürürler, Midas Silenos’a çok iyi davranır ve 10 gün boyunca misafir eder, yedirir içirir. Bu misafirlikten sonra yoldaşının yanına dönen Silenos ne kadar iyi karşılandığını Dionysos’a anlatır ve bu durum tanrının çok hoşuna gider. Bu davranışı ödüllendirmek için Midas’a gider ve bir dilek dilemesini ister. Midas da daha fazla zengin olmak için dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini istediğini söyler. İsteği tanrı tarafından kabul görür ve böylece Midas dokunduğu her şeyi altına çevirerek zenginliğine zenginlik katar. Ancak bir süre sonra bu isteğin lanetli olduğunu anlar çünkü ne yemek yiyebiliyordur ne su içebiliyordur. Tanrıya yakararak bu laneti düzeltmesini ister, Dionysos ise Paktolos Irmağı’nda (Manisa Sart Çayı) yıkandığında bu durumun düzeleceğini söyler. Midas hemen ırmağa gidip yıkanır ve bu lanetten böylece kurtulmuş olur.

Midas’ın ölümüyle ilgili iki farklı düşünce vardır. Aristotales’e göre her şeyi altına çevirdiği için açlıktan ve susuzluktan ölmüştür. Strabon’a göre ise Midas M.Ö 600’lerin sonunda boğa kanı içerek intihar etmiştir bunun sebebinin de Kimmerler’in Frigler’i istila etmesi olduğunu söyler.

M.Ö 7.yüzyılda da Lidyalılar Kimmerler’i etkisiz hale getirip Anadolu’da hakimiyet kurmuşlardır. Yazılı kaynaklarda Friglerden söz edilmemesine rağmen tarihçiler Friglerin Lidyalılar hakimiyetine girdiğini tahmin etmektedir. Gordion’da Lidyalılara ait kale ve çanak çömlek kalıntıları da bu tezi desteklemektedir.

Gordion Antik Kenti ve Midas Tümülüsü

Tarihçiler Kral Midas’ın babası Kral Gordios’u onurlandırmak maksadıyla kentine “Gordios’un Şehri” anlamına gelen Gordion’u verdiğini ve bu krallığın M.Ö 750 yıllarında kurulduğunu söylemektedirler. Kentin kurulmasına ilişkin şöyle bir efsane vardır; Halk kendine bir kral seçmek ister ancak nasıl seçeceklerini, kimi seçeceklerini bilemezler. Fikir ayrılığına düşen halk en sonunda bir karar verir, köye öküz arabasıyla gelen ilk kişi kral olacaktır. Bu kişi de oğlu Midas ile gelen Gordios olur, böylece Friglerin ilk kralı seçilmiştir.

Gordion’da yapılan kazılar sonucunda metrelerce aşağıda bir tümülüs (mezar) bulunmuş, kafatası incelendiğinde kulak yapısının normalden farklı olduğu görülmüştür bu yüzden mezarın içindeki kemiklerin Midas’a ait olduğu düşünülmektedir.

Tümülüs zengin kişiler için yapılan, kişinin özel eşyalarının da gömüldüğü, yığma mezar şeklindeki yapılara verilen isimdir. Tümülüslere M.Ö 8 – M.Ö 3.yüzyılları arasında Frig’lerin hüküm sürdüğü bölgelerde rastlıyoruz. Midas Tümülüsü’nün ahşap mezar odasında 169 adet tunç ve bakır kap, 15 çeşit fibula (çengelli iğne) bulunmuştur. Midas Tümülüsü’nü bu kadar önemli yapan şey ise dünyanın ayakta kalan en eski ahşap yapısı olmasıdır.

Bir gün yolunuz bu taraflara düşerse gezilecek yerler listenize Gordion’u mutlaka eklemenizi öneriyorum.