Öznur Biçer

Değişik bir kitap kurdunun günlüğü.

Galata ve Kız Kulesi İstanbul’un nadide eserlerinden en bilinenleri… Aşkları herkesin dilinde olan bu iki kulenin hadi gelin biraz hem aşklarından hem de tarihlerinden söz edelim…

İstanbul’un en güzel simgelerinden bir tanesi olan Galata Kulesi aynı zamanda dünyanın da en eski kulelerinden bir tanesidir. Beyoğlu ilçesinde bulunan Galata 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklenmiştir. Şu anda müze olarak faaliyet gösteren Galata Kulesi’ne Müzekart ile giriş yapabilirsiniz.

Kız Kulesi’ne Üsküdar’daki teknelere binerek ulaşabilirsiniz. Kuleye giriş Müzekart ile mümkün, taşıma ücreti ise 50 TL.


Galata Kulesi Tarihi ve Mimarisi

Kesin olarak bilinmemekle birlikte kulenin ilk defa 528 yılında Bizans İmparatoru Anastasius tarafından fener olarak inşa edildiği söylenmektedir. Galata Kulesi tarih boyunca pek çok sebepten dolayı zarar görmüş ve restore edilmiştir. 9.yüzyıla kadar Sykia adıyla bilinen Galata 1204 yılında 4.Haçlı Seferlerinde çok fazla yara almış, yıkılacak hale gelmiş. 1261’de imzalanan Nimfayon Anlaşmasıyla kule Cenevizlilere verilmiştir. 14.yüzyıla geldiğimizde ise Constantinapolis’te koloni kuran İtalyan asıllı Cenevizliler Bizans’ın zayıflaması ile birlikte çevreden gelebilecek tehditleri önceden görebilmek amacıyla gözetleme kulesi olarak tekrardan inşa etmişler ve adını da İsa Kulesi koymuşlardır. Kulenin tepesine büyük bir Katolik haçı diken Cenevizliler Ortodoks olan Bizans’ın tepkisini çekmişlerdir.

Cenevizliler İstanbul’un fethinde Galata’yı Osmanlılara teslim etmiştir ancak Osmanlı yasalarına uymak ve vergi vermek koşuluyla Cenevizlilere bölgede özerklik ve kendi dinlerine göre ibadet etme hakkı verilmiştir. 1500’lü yıllarda depremden zarar gören Galata Mimar Hayreddin tarafından restore edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise Kasımpaşa tersanesinde çalıştırılan mahkumlar için hapishane olarak kullanılmıştır. 16.yüzyılda rasathane (gözlemevi) olarak işlevini sürdürmüştür. Ancak daha sonra Sultanın “Yıldızlarla uğraşmak felaket getirir” mantığı ile rasathane kapanmıştır. Son olarak 19.yüzyılda yangın geçirince tekrar restore edilmiş ve II. Mahmut kuleye iki kat daha çıkılmasını ve külah biçiminde çatı ile örtülmesini emretmiştir.

Yığma moloz taş ile inşa edilen Galata’nın dış cephesi taş örgüdür. Girişindeki kitabede II. Mahmut’a övgüler yer almaktadır. Kuledeki yuvarlak tuğla örgülü pencereler askerlerin gözetleme yerleridir. Yüksek bir giriş katından sonra 9 kat daha vardır. Külah çatının altındaki katta bir seyir terası mevcuttur. Bugün yapının üçüncü kata kadar olan kısmının Ceneviz, diğer katlarının Osmanlı karakteri taşıdığı gözlenmektedir.

Hezarfen Ahmet Çelebi Uçuyor

Galata Kulesi ile ilgili en bilinen hikayelerden bir tanesi de Hezarfen Ahmet Çelebi’nin kollarına tahta kanatlar takarak Galata Kulesi’nden Üsküdar’a kadar uçtuğudur. Ahmet Çelebi’nin kendini Galata’dan aşağı bıraktığını lodostan yararlanarak boğazı geçmiş ve Üsküdar’a indiği söylenmektedir. Hatta bununla ilgili Evliya Çelebi şöyle yazmıştır:

“İptida Okmeydan’ın minberi üzere, rüzgar şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nden temaşa ederken Galata Kulesi’nin taa zirve-i belasından lodos rüzgarı ile uçarak Üsküdar’da Doğancılar meydanına inmiştir. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: ‘Bu adam pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne murad ederse elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değil.’ diye Gazir’e (Cezayir) nefyeylemiştir (sürmüştür). Orada merhum olmuştur.”

Evlenmek Mi İstiyorsunuz? O Halde Galata Kulesi’ne Çıkın!

Rivayete göre Galata Kulesi’ne kiminle çıkarsan onunla evlenirmişsin. Ayrıca eğer kuleye beraber çıkacak çiftlerin kaderinde kavuşmamak varsa karşılarına mutlaka bir engel çıkarmış yani Galata bir ömür yaşamayacak çiftleri kabul etmezmiş.

Kız Kulesi

Birçok efsaneye konu olan Kız Kulesi İstanbul’un Üsküdar ilçesinde Salacak açıklarındaki küçük bir ada üzerine inşa edilmiştir.

Rum araştırmacı Evripidis’e göre Kız Kulesi’nin üzerinde bulunduğu adacık bir zamanlar Asya sahillerinin çıkıntısıymış. Gel zaman git zaman bu parça kopmuş ve şu anda gördüğümüz şeklini almıştır.

Kulenin M.Ö 400’lü yıllarda Atinalı komutan Alkibiades tarafından Boğaz’daki gemileri kontrol etmek ve vergi almak amacıyla inşa ettirdiği söylenir. Bugünkü Sarayburnu’ndan kuleye zincir gerilir ve böylece Boğaz’a giriş çıkış kontrol edilmeye başlanır. 12.yüzyılda Roma döneminde ise İmparator Manuel şehrin savunması için biri Mangana Manastırı (Topkapı Sarayı sahili) yakınına diğeri de bu adacığa olmak üzere iki adet kale yapar. Atinalı komutanın izinden giderek aynı şekilde vergi almaya devam eder. Zaman zaman tahrip olan Kız Kulesi Cenevizliler tarafından da üs olarak kullanılır.

İstanbul’un fethinden sonra bayramlarda ve padişahların tahta çıkma törenlerinde Kız Kulesi’nden top atışı yapılmaya başlanmıştır. 17.yüzyılda ise Sultan III.Ahmed’in Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa kuleye fener koydurur. Artık deniz feneri olarak hizmet vermeye başlamıştır.

19.yüzyılda kolera salgını baş gösterir, salgının şehre yayılmaması için kule karantina hastanesine dönüştürülür.

Restorasyon sürecinden sonra artık turistik geziler için vazgeçilemez bir yer haline gelmiştir.


Galata ve Kız Kulesi’nin Aşkı

İstanbul her zaman aşklara konu olmuş bir şehirdir. Galata ve Kız Kulesi’nin aşkları da oldukça popüler bir hikayedir.

Rivayete göre M.Ö 5.yüzyılda yapılmış olan Kız Kulesi uzunca bir süre yapayalnız bir şekilde sahilin ortasında beklemiş durmuş. Aşıklar karşısına geçip dertlendikçe Kız Kulesi de dertlenmiş, kendi yalnızlığını hissetmiş. Bir süre sonra bu yalnızlığı son bulacakmış çünkü karşısına Galata yapılmaya başlanmış. Birbirlerini gördükleri andan itibaren birbirlerine aşık olmuşlar. Ancak bu dillere destan aşka engel olan bir şey varmış… İstanbul Boğazı… Boğaz ikisinin kavuşmasını engelleyip duruyormuş, Kız Kulesi de gün geçtikçe aşkından yanıp tutuşuyormuş. Bunu gören Galata ise kahroluyormuş sevdiğinin haline.

Günlerden bir gün Hezarfen Ahmet Çelebi Galata’ya çıkıp uçmak istemiş. Bunu duyan Galata’da Çelebi’den mektuplarını Kız Kulesi’ne götürmesini rica etmiş. Çelebi bu ricayı kırmayarak mektupları almış ancak uçarken rüzgardan dolayı bütün mektuplar boğaza dağılmış. Bunu gören Kız Kulesi anlamış Galata’nın ne kadar aşık olduğunu. İmkansız aşk artık imkansız olmaktan çıkmış ve o günden beri ikisi de İstanbul semalarında parıl parıl parlamışlar…