Emine Aydın

We <3 Kargala

Fly Laputa’nın Ölüdeniz kıyısındaki ofisinde uçuş için bekliyorduk. Kapı açıldı ve ellili yaşlarda Uzak Doğulu bir çift içeri girdi. Yüzlerinde keyifli bir gülümse hali vardı. Biraz da susamışlar ama farkında değiller. Pilotları hemen birer bardak soğuk su verdi, içtiler ve daha da gülümsediler. Göz göze geldikleri diğer bir pilot asla unutmayacağım o cümleyi kurdu: Welcome to second life! Paragliding insanın hayata bakışını bu kadar değiştirebilir miydi? Bir saat kadar sonra ne demek istediğini çok daha iyi anlayacaktım. Ama o an sadece kendi uçuşum için bir parça heyecanlı, yedi yaşındaki oğlumun uçuşu içinse biraz telaşlıydım. 

Paragliding, yani yamaç paraşütü, ölmeden önce yapılacaklar listemin üst sıralarındaydı. Tabii ki bunu ilk defa deneyimleyeceğim yer de Ölüdeniz olmalıydı. İlk defa diyorum. Çünkü bu sporun peşini bırakamayacağımı da çok iyi biliyordum. Benim için öyleydi de muhtemelen oğlum için de durum aynıydı. Pilotların hepsi Can’a “Şu an senin yerinde olmayı çok isterdik. Bu hissi bu yaşta yaşamayı, bu spora bu kadar erken başlamayı...” dediler. Kendimi düşündüm, ilk uçuşum ilk botoksumdan sonraydı. Geç mi kalmıştım? Yoksa hayatta hiçbir şey için geç kalmış sayılmaz mıydı? Çok da takılmadım. Sonuçta oradaydım, o anda kalmalıydım.

Dört adet parkur var

Pilotlarımızla birlikte servise binip Babadağ’a doğru yola çıktık. Öncelikle uçuşla ilgili bilgileri aktardılar bize. 1700, 1800, 1900 ve 2000 m yükseklikte parkurlar vardı. Rüzgar koşullarına göre uygun parkurdan atlayacaktık. Yaklaşık yarım saatlik muhteşem manzaralı bir yolculuğun ardından 1700 m parkuruna geldik. Hayatımın en heyecanlı anlarından biriydi. Biraz sonra o rampadan aşağı koşacak ve kendimizi boşluğa bırakacaktık. Bu adrenalin paha biçilemez bir heyecan yaşatıyordu bize.

Bana, oğluma ve arkadaşıma tandem uçuşta eşlik eden pilotlarımızdan bahsetmeden geçemeyeceğim. Sinan Tuncer, Emre İlhan ve Aziz Şimşek isimleri bu uçuşla hayatımıza kazındı. Hem keyifli hem rahat halleri üçümüze de çok iyi geldi. Günde beş uçuş yaptıklarını düşünürsek paragliding ile ilgili deneyimlerinden bahsetmeme bile gerek yok sanırım.

Can ve Emre rampadan aşağı koşarken saniyenin onda biri kadar bir sürede “Ya bir şey olursa?” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ayakları yerden kesildiği anda ise bu düşünce hızla uzaklaştı. Zaten hemen ardından da biz koşmaya başladık. Rüzgar sesi, paraşütün havalanma sesi; bir, iki ve üçüncü adım ve boşluktayım. İşte tam o anda ikinci hayatıma doğru uçmaya başladığımı anladım. Welcome to second life!

Gökyüzünde Ölüdeniz manzarası

Kafayı bir parça özgürlükle bozduysanız, az da olsa adrenalin meraklısıysanız, ölümle burun buruna gelme özgürlüğünü seviyorsanız bu deneyimi kesinlikle yaşamalısınız. Emin olun ölseniz de pişman olmazsınız, öyle bir duygu. Gökyüzü muhteşem, Ölüdeniz gerçek bir doğa harikası. Olduğunuz açıdan Ölüdeniz, Gemiler Koyu, Kelebekler Vadisi ve daha neler neler görebiliyorsunuz. Bir gün önce yüzdüğünüz denize gökte süzülerek bakıyorsunuz. Bir de Sinan gibi bir pilotunuz varsa, güzel de bir müzik açmışsa ve deniz üstünde size akrobasi yaptırıyorsa gerçekten paha biçilemez bir an yaşıyorsunuz.

Gökyüzünde Can ve Emre’yi yakaladık. Kısa süreli bir kol uçuşu yaptık, birbirimizin heyecanını gördük. İşte o an her şeye fazlasıyla değerdi. 

Yaklaşık 45 dakikalık bir uçuşun ardından sahile indik. Can’ın ilk cümlesi “Tekrar ne zaman uçuyoruz?” oldu. Bu anı onunla birlikte yaşadığım için çok şanslıydım. Bence o da benim gibi bir annesi olduğu için şanslıydı. Bazılarına göre biraz arıza olsam da yaşadığımız o an çok kıymetliydi. 

Fly Laputa’nın kapısından içeri girdiğimizde yüzümüzde keyifli bir gülümseme vardı. Susamıştık ama farkında değildik. Pilotlarımız bize hemen su verdiler. İçtikten sonra biraz daha kendimize geldik ve daha çok keyiflendik. Hiç bitmesini istemeyeceğimiz bir an yaşamıştık. Hepimiz ikinci hayatımıza hoşgelmiştik.