Serinin ilk bölümünde boşanma konusuna giriş yapmıştık. Bu kısımda boşanmanın farklı yaş dönemlerindeki çocuklar üzerindeki etkilerini ele alacağız. Bunlar; okul öncesi dönem (0-6 yaş), okul çağı dönemi (6-13 yaş) ve ergenlik dönemi (13-18 yaş)...
Okul öncesi dönem(0-6 yaş)
Boşanma tepkisi, okul öncesi çocukların zihinsel ve duygusal olarak olgunlaşmamış olmaları sebebiyle, boşanmaya tepkileri abartılı olmaktadır. Bu dönemde çocuklar daha çok, birlikte yaşadıkları evde kalan ebeveynin de kendini terk edip gitmesinden korkarlar. Giden ebeveyn tarafından eskisi kadar sevilmemekten, yiyecek ya da yatacak yer bulamamaktan korkarlar. Kendilerini artık güvende hissetmez ve bundan ürkerler. Bu korkularını ağlamak, ebeveynden başka kimse ile kalmayı reddetmek veya ebeveyni göz önünden ayırmamak şeklinde ortaya çıkar. Çünkü bu dönem çocukları ‘benmerkezci’ olduğundan ve hayalle gerçeği ayırt edemediğinden, ebeveynlerinin onların yaptığı bir şey yüzünden boşandığını düşünürler ve kendilerini suçlarlar.
8. aydan itibaren çocuklar anne babalarının ayrılıklarının algılarlar. Neden öfkelendiklerini bilmezler ve kontrolde edemezler. Bu dönemdekiler öfkelerini ısırarak, vurarak, çabuk sinirlenerek ve duygusal olarak içe kapanarak yaşarlar.

Bağımlılık
Ellerinde kalan tek kişiye sıkı sıkıya sarılırlar. Onu da kaybetmeyi göze alamadıkları için oyun oynamak için bile vakit ayırmazlar. Zaman ve mesafe kavramları tam olarak gelişmemiş olduğu için, bir ebeveynin her sabah işe gitmesi ile başka bir şehirde yaşaması arasında bir fark yoktur. Bu yüzden nereye giderlerse gitsinler peşinden ağlarlar. Yanlarında kaldıkları ebeveynlere onu bırakıp işe gittiği için olan öfkelerini iş dönüşleri onlara huysuzluk yaparak ifade ederler. Bir ebeveynin aniden ortadan kayboluşu bir bebeğin gelişimsel özelliklerinin gerilemesine yol açar. Bu dönemdeki tipik gerileme davranışları; parmak emme, yatağı ıslatma, eskiden sevilen bir oyuncuğa ya da nesneye tekrar bağlanmaktır.
Okul çağı dönemi (6-13 yaş)
Okul çağı çocuklarının boşanmayı ilk öğrendikleri andaki tepkileri genelde yadsıma-inkar biçiminde olur. Hatta bazı çocuklar öyle sakin davranırlar ki evden ayrılan ebeveyn çocuğun kendisine karşı ilgisiz olduğunu sanarlar. Anne ya da baba evden ayrıldıktan sonra (çocuğa gerekli açıklama yapıldıktan sonra) bile çocuk sakin bir biçimde babanın ne zaman döneceğini sorar. Bu kritik döneme gelen boşanma, çocukların sağlıklı gelişimini sekteye uğratır. Hala sınırlı olan anlama kapasitelerine rağmen boşanmanın ne anlama geldiğini düşünürler. Evden ayrılan ebeveynin fiziksel boşluğunu yoğun olarak hissederler. Örneğin; "Bana kim bakacak? Bana ne olacak?" “Neden annem\babam eve gelmiyor?” gibi sorularına somut cevaplar isterler.
Ben merkezci düşünce
Benmerkezci düşünce yapısı, okul öncesi döneme göre daha az olsa da okul çağının başlarında da devam eder. Benlik algısı gelişmeye başlasa da henüz oturmadığından, anne ve baba kavgasına, boşanmaya neden olarak kendini gösterir. “Dün odamı toplamadım o yüzden annemle babam kavga ettiler ve ayrılıyorlar” gibi düşünür ve kendini suçlar. Ailenin parçalanmasına karşı duyduğu yoğun kızgınlıkla birlikte reddedilmişlik, utanç, terkedilmişlik duygularını hissederler. Özellikle evden ayrılan anne yada babanın çocukla aynı cinsten olduğu durumlarda çocuk onun rolünü üstlenmeye çalışır. Bu evde kalan ebeveyn tarafından da pekiştirilir. Bazı çocuklar da ailelerini bir araya getirmek için sorumluluk alır, bazen de kurban olurlar.
Terk edilme korkusu
Boşanma olayını terk edilme olarak yaşayan çocukta kendisinin değersiz olduğu inancı yerleşir. Birlikte yaşadığı anne yada babayı terk edilmiş ve değersiz bulur. Bu, onun güvensizliğini daha da arttırır. İlişkilerin sürekliliğine olan güveni sarsıldığından birlikte yaşadığı anne yada baba tarafından da terk edilme korkuları başlar. İlk aşamada çocuk boşanmadan dolayı hissettiklerini gizleme, yok sayma veya duygularını değiştirme yoluna gider. Bunun yanı sıra konuşmada tutukluk, içe kapanma, yalan söyleme görülür. Dönemin sonlarına doğru ise, kendisinin farklı olduğunu, kabul edilmeyeceğini düşünüp ilişki kurmaktan korkar. Çünkü anne babası ayrılmıştır ve farklı bir aile yapısındadır. Bu durumdan utanç duyar ve reddedileceklerini düşünüp kendilerini izole de ederler. Bunun sonucunda yalnızlık, kaygı, çaresizlik ve acı duyarlar.

Ergenlik dönemi (13-18 yaş)
Boşanmaya bağlı olarak ergen, aşkın sahtekârlık, acı, utandırma ve ıstırabı birlikte getirdiğini çıkarır. Bu yüzden anne-babaları boşanan gençler, genel olarak hayal kurma ve aşk için umutlanma lüksünü kaybeder. Ergenlerin anne-babalarının boşanmasının onları çökmüş hissettirmekten başka bir şey olmadığını düşünmesi olağandışı değildir. Boşanmadan sonra ergenin gerekli ilgiyi gösterecek ebeveyni bulamaması sıkıntı yaratır. Böyle bir durumun yaşanması durumunda, ergenin içine kapanmasına neden olur.
Ergen, hayata eleştirisel yaklaşan, olumlu düşünemeyen, hedef koyma ve strateji oluşturmada yetersiz biri olur. Kişiler arası ilişkilerde sorunlar yaşar. Dürtülerini kontrol edemez. Sınırlarını kestiremez. Savunma mekanizmalarını sık ve yanlış kullanan, suç işlemeye eğilimli bir kişilik yapısının ortaya çıkar.
Anne ve babayı suçlama
Ergenler, boşanma için ebeveynlerini sorumlu tutma eğilimindedirler. Küçük çocuklar, ailenin boşanmamak için elinden geleni yaptıklarını düşünürken, ergenler gerekli çabayı göstermediklerini düşünürler. Boşanma nedenlerini ailelerinden dinleyip, kendilerinin buna neden olmadığını ailelerinden duysalar bile, bunu reddedilmiş gibi algılarlar. Özellikle bu yaş grubundaki çocuklar, “daha iyi bir evlat olsam, bu olmazdı ya da beni gerçekten düşünseler anlaşmazlıkları çözerlerdi” diye düşünmeye eğilimlidirler.