Mehtap Temur
#psikolojikdanışmangözüyle
Bağımlı kişilik bozukluğu, kişilerin boyun eğen, bağımlı ve terk edilme korkusu yaşayan kimseler olmasına sebep olan yaygın ve sürekli bir başkalarının bakımına muhtaç olma durumudur.
Bağımlı kişiler genelde yalnız kaldıklarında aşırı derecede rahatsızlık hissederler.
Bu kişiler kendi yeteneklerine güvenmezler ve başkalarının
her zaman daha iyi fikirleri olduğunu düşünürler. Bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler genelde pesimist, kendini küçük gören kişilerdir. Bu kişiler bir başkası için kendi ihtiyaçlarını bir tarafa bırakır. Kendilerine yönelik kötü davranışlara katlanırlar ve kendilerini ifade etmekte zorlanırlar.
Başkalarının eleştirilerini kendi değersizlikleri olarak algılarlar.
İnsan ilişkileri
Birisinden ayrıldıklarında ya da kaybettiklerinde çok büyük acı yaşarlar. İlişkilerini devam ettirebilmek için her tür koşula ve duruma katlanırlar. Çoğunlukla
kontrol eden, zorba, aşırı korumacı ve çocuk gibi davranan insanlarla birlikte olurlar. Birlikte oldukları kişiler kendilerine zarar verse bile (şiddet, sözlü saldırıda bulunma vs.) ilişkiye devam ederler. Çünkü
tek başlarına yaşayamayacaklarına inanırlar. Bütün yaşamları boyunca, başka insanları rahatsız etmemek ya da kızdırmamak için çaba sarf ederek geçirirler.
Kendi varlıklarından, bağımsızlıklarından ve bireyselliklerinden vazgeçerler. Başkalarının, kendilerini yönetmesine ve korumasına ihtiyaç duyarlar. İş hayatlarında sorumluluk gerektiren görevlerden, yöneticilik yapmaktan ya da yaratıcılık gerektiren işlerden kaçınırlar.
Liderlik rolünü almaları gerektiği zaman kaygıları artar.
Nedenleri
Bu bozukluğun nedeni, tam olarak bilinmemektedir. Ergenliğin ilk zamanlarında ortaya çıkan bu bozukluğun temelinde kişinin başkası tarafından korunma ihtiyacı ve bağımsız olmaktan korkması yatar. Araştırmalar anne – çocuk ilişkisinde aşırı otoriter yaklaşım ile aşırı korumacı davranışların, hastalığın oluşumunda büyük etkisi olduğunu göstermektedir. Bu iki yaklaşım şekli,
kişinin kendi başına hareket edemeyeceğine, başkalarının korumasına ihtiyacı olduğuna ve insanlar ile ilişkisini devam ettirebilmek için her zaman başkalarının isteklerine ve taleplerine uyması gerektiğine dair inancın oluşmasını sağlamaktadır. Aşırı korunan, aşırı verilen özerklik girişim yetileri kısıtlanarak büyütülmüşlerdir. Bu çocuklar, yürümeye ve konuşmaya başladıktan sonra sürekli engellerle karşılaşırlar.
Bağımsız hareket etmesi engellenen çocuğun, 3-4 yaşlarına geldiğinde merak içeren soruları da kısıtlanmaktadır. Çocuk bir ötekinin uzantısı gibi yetiştirilmektedir. Böylece bağımsız davranma, düşünme araştırma, girişimler yapma, özerk benlik duygusunun gelişimi sekteye uğrar.
Tedavisi
Bağımlı kişiler, psikoloğa ya da psikiyatriste kendi başlarına gelirler. Fakat şikayetleri, aşırı bağımlı olmaları ya da kendi kararlarını vermemeleri değildir. Bu kişiler, çoğunlukla bağımlı olduklarını bilirler.
Fakat bunun bir problem olduğunu düşünmezler, aksine bağımlı olmaktan hoşlanırlar. Tedaviye genelde
sinirlilik, gerginlik ya da depresyondan şikayet ederek gelirler.
Psikoterapi, bu bağımlı kişiler için tercih edilen tedavi yöntemidir. Psikoterapi ile kişinin yavaş yavaş kendi yaşamlarını etkileyen kararlar almaları sağlanır. Sonuçlar genelde uzun süreli tedavi sonucunda gerçekleşir. Başlangıçta bu bozukluğun tedavisi kolay gibi görünür. Çünkü bu kişiler ilgili, işbirliği yapan ve minnettar davranan kişilerdir. Tedaviye harfi harfine uyarlar ve doktorun söylediği her şeyi yaparlar.
Fakat bir süre sonra kişinin sadece terapiste ya da tedaviye bağımlılık geliştirdiği ve herhangi bir şekilde sorumluluk almaya yanaşmadığı görülmektedir. Bu nedenle kişinin tedavi sırasında daha aktif olması gerekir. Bu değişim oldukça zordur ve bağımsız olmanın getireceği tehlikeler ile ilgili fanteziler geliştirmesine yol açar.
Bağımlı kişiler için belli hedeflere yönelik kısa vadeli terapi faydalı olur.
Kişinin kendine güven geliştirmesi ve daha bağımsız olmaya yönlendirilmesi tedavinin temel hedefidir.
Bir sonraki yazıma kadar
karga.la da kalın.