Ayşen Gürler

We <3 Kargala

Atina Okulu Freski'ne bakarken bile heyecanlanıyor insan. Bir önceki yazımda giriş yaptığım freski, bu kez biraz daha detaylandıracağım. Ünlü ressam Raphael Sanzio tarafından boyanan bu ünlü freskin orijinal adı aslında Causarum Cognitio'dur. -Nedenlerin Bilgisi- olarak çevrilir. Ancak 17. yüzyıla ait bir rehber kitaptan yola çıkarak ''Atina Okulu'' olarak adlandırılmıştır. Stanza della Segnatura'nın kuzey duvarındaki kapının üzerinde şiir freski vardır. Burada Apollon ve dokuz esin perisiyle birlikte Homeros gibi büyük şairler resmedilmiştir. Onun tam karşısında hukuk freski bulunur. Batıda teoloji- ilahiyat freski, doğu duvarında ise felsefeyle alakalı olan Atina Okulu freski yer alır. İtalyan ressam, yazar, tarihçi ve mimar Vasari'nin verdiği bilgilerle freski daha detaylı yorumlamamız mümkündür. Vasari hepsine değinmese de bize yol gösterir.

Fresk neye hizmet etti?

Papanın özel isteğiyle yapılan Atina Okulu Freski'nde kiliseni amacı; felsefe ile teolojiyi, hukuk ile de şiiri uzlaştırmaya yönelik bir hamledir. Bu yüzden Atina Okulu'nu incelerken, bir yandan da kilisenin felsefe tarihine bakış açısını da incelemiş oluyoruz. Kilise felsefeyi teolojinin tam karşısına koyar. Aslında ilk başta şuna açıklık getirmekte fayda var. Raphael'in freske yansıttığı her şey, aslında papa tarafından istenilen bir kompozisyonun sanata dönüştürülmesidir. Yani papalık, Raffaello'ya "neyi, nasıl çizeceği" konusunda kılavuz hazırladı. Takdir edersiniz ki henüz yirmili yaşlarında olan genç bir ressamın, bu kadar detaylı bir entelektüel birikimi olması neredeyse imkansız.

Bu freskin yapılma nedeni; Dante'nin Komedya'sında, Limbus'da çizilen filozoflarla ilgili resme karşıtlık oluşturma fikri taşır. Dante, yapıtında Aristoteles ve İbn Rüşd'cü felsefeden filozofları yan yana getirir. Bu yüzden freski Dante'nin şiiriyle birlikte incelersek daha çok anlam kazanır. Atina Okulu'nun temelinde, bariz bir şekilde Dante'nin Aristotelesci tutumuna bir karşıtlık oluşturma hakimdir. Bu fresk tam anlamıyla kilisenin, papalığın felsefeye Hristiyanlık açısından bakışının resmidir. Hatta "felsefe ile teolojinin uzlaştırılma denemesidir" demek çok yerinde bir çıkarım olur. Freskin ana mesajını yüklenen iki figür Platon ve Aristo'dur. Bu yüzden bu yazımda daha çok onların üzerinde duracağım.

ATİNA OKULU

Piramidin Tepesi

Atina Okulu freskine baktığımızda piramidin tepe noktasında Platon ve Aristoteles var. Yunan felsefesinin zirvesindeki, felsefenin tepe noktasındaki Platon ve Aristoteles... Sol ve sağ tarafta Apollo ve Athena heykelleriyle temsil edilen, soldan sağa felsefeden saf bilime bir geçiş görüyoruz. Ayrıca kişilerin merkezden bazı zamansal sıralamaları da var. Piramidin sol alt köşesinde Platon ve onun öncelleri yer alıyor. Sağ alt köşede ise Aristoteles sonrası Helenistik felsefenin en etkili iki ismi Öklid ve Batlamyus dikkat çekiyor. Ancak hemen orada Zerdüşt de bulunuyor. İlgi çeken bir detay. Çünkü Zerdüşt doğulu, yani yabancı bir filozof. Sol altta da yine bir yabancı var -İbn Rüşd-...

Raffaello, Platon ve Aristoteles'i yürürken resmetmiştir. Ancak Aristoteles'in yürüyüşünde bir durma hareketi vardır. Elbette bunların hepsi bilinçli yapılmıştır. Freskteki gizli ayrıntıları dikkatle çözümleyecek öncel bilgilere sahipsek, fresk bize biraz daha farklı konuşur. Aslında yürüyenler denildiğinde akla Aristotelesçiler gelir. Onlara "Yürüyenler Ekolu" adı verilmiştir. Sebebi ise Aristoteles'in ders verirken yürüyor olmasıdır. Fakat burada Platon'da yürüyor. Çünkü orta çağda Platon ile Aristoteles'in ikisinin de yürüyerek ders anlattıkları rivayetlerde yer alır.

Aslında önceleri Platon bedeni de ihmal etmemek için derslerini yürüyerek anlatırmış. Buradaki amaç, Tin'in harekette olduğu bir yerde bedeni atıl tutmamak. Eğer ruh hareket halindeyse, beden sabit kalmamalı. Aristo da hocasına uyarak derslerini yürüyerek anlatırdı. Daha sonra Platoncular yürümeyi bıraktılar. O yüzden onlara ''Akademisyenler'' denildi. Ancak Aristotelesciler yürümeye devam etti ve onlara ''Yürüyenler'' denildi. Dolayısıyla buradaki iki figürün yürüyerek resmedilmesi, hala orta çağın o kalıplarının kullanılması geçmiş bir birlikteliği ima eder.

Freskte Platon ve Aristoteles çevrelerinin farkında değiller gibidir. Ancak çevre onların farkındadır. Platon'un duruşunda ve yürüyüşünde sükunet vardır. Sakin, dünyevi isteklerden arınmış, heybetli ve bilgece bir duruş sergiler. Adımları yavaş ve kararlıdır. Oysa Aristoteles'in duruşunda gerginlik vardır. Ayağı durma hamlesi yapacak şekildedir. Sağ eliyle yeri gösterir. İkisinin duruşları arasında karşıtlık vardır. Biraz diyalektik baktığımızda bu karşıtlıkların yan yana gelmesi aslında bir uzlaşma, birbirini tamamlayan bir yaklaşım biçimi sunar. Eğer bir yerde karşıtlık varsa uzlaşma da vardır.

Karşıtlıklar

Platon ve Aristoteles'in el hareketleri, ellerinde tuttukları kitapları Timaios ve Etika ile de bağlantılıdır. Platon Timaios'u elinde dikey tutarak ebedi biçimlerinin eterik alemine, yukarı doğru hareket eder. Yani Platon eliyle hakikatın yukarıda olduğunu anlatmaya çalışır. Platon'un "İdea"lar olarak yorumladığı kavramları Aristoteles ''Tümeller'' olarak yorumlar. Yani Aristoteles'in sağ eliyle yeryüzünü göstermesi, Platon'un işaretinin karşıtlığını gösterir. O yüzden Etika yatay, Timaios ise dikey resmedilmiştir. Elinde Nichomachean Ethics'i taşıyan Aristoteles, jestleriyle felsefeye katkılarının dünyeviliğini, somutluğunu gösterir.

Atina Okulu freskinde Platon ve Aristoteles arasındaki bu karşıtlıklar giysileriyle de anlatılmıştır. Platon'un üzerindeki giysi dikişsiz, sade ve mütevazidir. Üstelik ayakları da çıplaktır. Bilgeliğiyle uyumludur. Şehir, devlet yaşamından uzaktır. Aristoteles'in giysisi ise şık, sandaletleri de gösterişlidir. Platon'un giysisindeki iki renk ateş ve havayı temsil ederken, kahverengi ve mavi renkli kıyafetleri ile Aristoteles felsefesinin temelli olduğunu göstermek için toprak ve su elementini temsil ediyor.

Farabi'nin günümüze ulaşan Platon ve Aristoteles karşılaştırmasında ikisinin de öte dünyaya inançları olup olmaması işlenir. Filozof öte dünyayla bağlantılı olan kişidir. Yani idealar dünyasına, duyular dünyasına bağlıdır. Platon'u derviş gibi tasvir etmelerinin sebebi budur. Ancak Aristoteles öte yaşama inancıyla ilgili eleştirilir. Aristoteles'in elinde tuttuğu kitabıyla da bu vurgu yapılıyor. Etika siyaset bilimini de içine alır. Aslında Etika ve Politika bir kitabın iki cildidir. Büyük İskender'in de hocası olan Aristoteles siyaseti çok sever.

Platon ve Aristo'nun Tanrı'ya bakışları

Platon tanrı tarafından evrenin yeniden yaratıldığını söyler. Bunu söylerkenki temel kaynağı Timaios'dur. Dolayısıyla kilise Platon'u çok sever. Çünkü onun yoktan yaratılmayı savunduğunu var sayar. Aristoteles'e; Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların tamamı şiddetle karşı çıkmıştır. Bunun en temel nedeni; Aristoteles'in evrenin yoktan yaratıldığı fikrini reddedip, evrenin hep var olduğunu savunmasıdır. İşte din ile felsefe arasındaki en önemli karşıtlık budur. Timaios'da zaten Tanrı'nın evreni şekillendirdiği söylenir. Aslında Platon da bir yoktan yaratılma durumunu öne sürmez. Ancak Aristoteles ve Presokratik filozoflarda yoktan yaratma kesinlikle yoktur. Onlara göre evren sadece biçim değiştirir. Aristotelesçilik boşluğu asla kabul etmez.

Timaios teorik felsefenin kalbinde yer alan bir metindir. Etika ise pratik felsefenin... Felsefelerdeki bu temel karşıtlık, kilisenin ihtiyaç duyduğu bir karşıtlıktır. Aristoteles'in evrenin yaratılışını açıklarken alemin daima var olduğunu söylemesi, kilisenin bakış açısından dinsizce görünen bütün sakıncalar bu freskle giderilmiştir. Atina okulu freskine Aristoteles'in Etika'sının konulmasının en büyük sebebi kilisenin çok rahatsız olacağı bir içeriği olmamasıdır. Platon'un elindeki kitap Timaios, Dante'nin komedyasında eleştirilir. Aristoteles'in elindeki kitap Etika ise övülür. Öte yandan Timaios'u 20. yüzyılda da bilim adamları baş tacı ederler. Mesela Quantum fiziğinin doğa felsefecisi Heiddegger Timaios'tan keyif alarak atıf yapar. Yani eser çağlar boyu çok etkili olmuştur.

Mesela Dante, kilise ve papalık düşmanı iken aziz ilan edilmiştir. İlahi Komedya'da kiliseyle savaşmasına rağmen kilisenin içine alınmıştır. Bu gibi hareketler kilisenin en büyük yöntemlerinden biridir. En büyük muhaliflerini itibarla yükseltir, onları azizleştirerek yok ederler. Azizleştirme bir yok etme biçimidir. Dante de tarihte azizleştirilerek yok edilen en önemli figürlerden biridir. Dante'nin Aristoteles ve İbn Rüşdcülüğü, Timaios ile Platon merkeze getirilip, Etika ve Timaios yanyana getirilerek telafi edilmiştir. Aristoteles nasıl merkezde kaydırılarak ikinci plana itildiyse, bir sonraki aşamada tamamen silinecektir. 16. yüzyılların başı, henüz yeni çağ felsefesinin başlama zamanları için bu fresk tam eşikte kalır. Modern felsefe Aristoteles'i devirmeye çalışacaktır. Bunun için Galileio ve Descartes'ların döneminin gelmesi gerekiyor. O zaman Aristoteles büyük itibar kaybedecek, tekrar itibarını kazanması ise 20. yüzyılı bulacaktır.

Sokrates ve İbn Rüşd

Atina okulu freskinde Sokrates resmedilirken eline herhangi bir kitap, metin ya da başka bir nesne konulmamıştır. Oysa freske daha iyi baktığımızda hemen hemen herkesin elinde bir şeyler olduğunu görürüz. Diyojen merdivenlerde yayılmış bir vaziyette otururken bile elinde metinler vardır. Öklid'in elinde pergel var. Batlamyus'un elinde coğrafi bir küre, Zerdüşt'te gök küre... Solda yeşil tacıyla kendini gösteren Epikür'de elinde bir şeyle uğraşıyor. En bilindik tüm filozofların eline bir şeyler koyan Raffaello, Sokrates'in ellerini boş bırakıyor. Dikkat ederseniz, Sokrates el ve parmak hareketleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibi resmedilmiştir. Bu detaylar gerçekten çok dahice! Sokrates çok güçlü bir zihne sahiptir. Ellerini de diyalogos için kullanır. Sokrates felsefe tarihinde kendine ait yöntemi olan, tanım yapan ilk filozoftur. Ünlü diyaresis bölme yöntemini kullanır. O yüzden 1,2, 3, 4 derken aslında Sokrates diyaresis yöntemini uygular. Sokratik diyalog dersem sanırım hepimiz ilişki kurabiliriz.

Aristoteles demek orta çağda İbn Rüşd demektir. Onun şerhleri olmadan batıda Aristoteles'le irtibat kurulamazdı. 13. yüzyılda, özellikle 1270'lerde, Aristoteles ve İbn Rüşd'e büyük yasaklama yapılmıştır. Uzun maddelerden oluşan bu yasaklama metnini en başında -evrenin kadim olması- yazar. Her ikisi de kilisede ve İslam dünyasında küfürle suçlanmışlardır. Hatta İbn Rüşd'ün yerlere serilmiş şekilde taslak resimleri vardır. Kilise onu hiç sevmez. Ancak yine de freskte yer vermekten kaçınmamıştır. Peki ama nasıl? Elbette aşağılayarak!.. Aristoteles'ten uzakta, sol kısmın en altında, yeni yetme bir öğrenci gibi Pisagor'un üzerine doğru eğilmiş şekilde resmedilmiştir.

Raphael'in modelleri- Batlamyus'lar

Raffaello Atina Okulu freskinde modeller kullanmıştır. Platon'u Leonardo Da Vinci'nin yüzüyle resmetmiştir. Sağ altta bulunan Öklid'in modeli Bramente'dir. Kilise mimarı olan Bramente, Raphael'in çok yakın arkadaşıdır. İkisi de Urbino'ludur. Hatta Raphael Aristoteles'in el hareketini Palazzo Ducale'deki stüdyoda bulunan Aristoteles resminden kopyalayıp, kendi şehrini selamlamıştır. Heraklitos figürüne ise Mikelenjelo'nun yüzü hayat vermiştir. Raphael'in Mikelenjelo hayranlığını bilmeyen yoktur. Bu da onu onurlandırmak adına yapılan bir jesttir. Onun yakınındaki figürlerden birine de Raphael çağdaşlarından birinin yüzünü resmetmiştir.

Batlamyus'un elinde karasal bir yer küre var. Ancak aslında Batlamyus bir astronomdur. Fakat iyi bir coğrafyacı olduğu da unutulmamalıdır. Bu durumda Batlamyus'un Strabon olduğunu düşünenler de var. Çünkü Batlamyus'un hemen karşısında gök küreyi tutan Zerdüşt'ün Yunan coğrafyacı olan Strabon'la bir bağlantısı var. O yüzden tasvir onu da işaret ediyor. Rönesans hümanistlerine göre Strabon, Dünya'yı göksel evrenle bağlantılı olarak düşünmekte ısrar eden bir filozof olarak görülüyordu. Strabon, hümanistler tarafından genellikle Ptolemy ile bir çift olarak ilişkilendirilir. Ancak resme daha detaylı bakarsak bunu ayırt etmek için gizlenen küçük detayı fark ederiz. Bu detay, Batlamyus'un başındaki kral tacıdır.

Tarihte iki Batlamyus vardır. Birisi kraldır diğeri bilim adamı... Asıl Batlamyus İskenderiye'nin Mısır hanedanındaki kraldır. Diğeri İskenderiyeli matematik ve coğraftyacı Batlamyus'dur. Aslında burada ona da taç takılmış olmasının nedeni bu karışıklığın her zaman var olduğunu gösterip bir ironi yaratmaktır. Çünkü o da uğraştığı bilimlerin kralıdır anlamında sembolik olarak resmedilmiştir. Aristoteles'e tabidir. O aksta yer alması da elbette bilinçlidir. Zaten Vatikan'ın kütüphanecisi Thomas tüm bu detayları Rafaello'ya veren kişidir. O ayrıntıları oraya koyabilmek müthiş bir zeka gerçekten. Bu adamlar sıradan adamlar değildi elbette.

Diyojen

Merdivenlerde dünya umurunda değil gibi uzanan Diyojen, ''Ve ben, köpek Diyojen'im der." Kendisine neden köpek dediği sorulduğunda, "Çünkü bana bir şey verenlere ve havlayanlara yaltaklanırım" diye cevap verir. Sinoplu Diyojen, kinik bir filozoftur. Korint'te yaşayan Antisthenes'in öğrencisidir. Basamaklarda derin düşüncelere dalan Diyojen'in, bardağıyla ve elinde tuttuğu kağıtlarla vermeye çalıştığı mesaj kusursuz. Diyojen, gerçekten büyük övgüyü hak edecek nitelikte tasarlanmış bir figür. Merdivenlerde yalnız, herkesten bağımsız, ayrı olarak duruyor. İfadesinde, tavrında, bir alaycılık var.

Diyojen, geleneksel ev yerine bir fıçıda yaşıyordu. Büyük İskender Diyojen'in büyük bir hayranıdır. Onu ziyarete gittiğinde, yüzü güneşe dönük oturur halde bulur. Ona verebileceği bir şey olup olmadığını sorduğunda ise, Diyojen bir süre düşünüp, sonra kibarca Büyük Kral'ın kenara çekilip çekilemeyeceğini sorar. Çünkü atıyla onun önünde durmakla güneşine engel oluyordur. Bu isteğini ''Gölge etme, başka ihsan istemem'' diyerek anlatan Diyojen, cevabıyla İskender'i o kadar etkiler ki Büyük İskender, "İskender olmasaydım, Diyojen olmak isterdim!" diye haykırır.

Bu yazıda Atina Okulu freskinin ana figürlerini ve onların detaylarını inceledik. Sonraki yazılarımda küçük figürler ve Stanza della Segnatura'nın diğer duvarlarındaki freskleri inceleyeceğiz.