Amsterdam, sadece meşhur “AMSTERDAM” yazısının önünde fotoğraf çekilmek için bile görülmeye değer. Biliyorsunuz ki şehir ismi yazma furyasının dünyaya yayılmasının öncülerinden olan şehir Amsterdam. Hangimizin hayali değildi ki orda fotoğraf çekilmek? Neyse ki ben bu hayalimi gerçekleştirdim. Tabii pek öyle hayalimizdeki gibi olmadı! Yazının önü insan seli, boş haline denk getirip çekilmek bir mucize ama olsun yine de değdi!

Elbette Amsterdam bundan ibaret değil. Tabii ki etkileyici bir sürü tarafı var. Ama beni en etkileyen yerlerden bir tanesi Anne Frank müzesiydi. İşte bu yazıda Anne Frank müzesinden, Anne Frank’ın hikayesinden bahsedeceğim.
Anne Frank müzesi nerede?
Müze, Amsterdam’ın merkezinde, Prinsengracht kanalı ve caddesi üzerinde tarihi Westerkerk kilisesinin bulunduğu caddede bulunuyor. Zaten caddeye girdiğinizde müzenin önündeki uzun kuyruğu göreceksiniz.
Anne Frank kimdir?
Anne Frank, 1929'da Almanya Frankfurt’da doğdu. Almanya'da o dönem işsizlik yüksek ve yoksulluk şiddetliydi. Bu durum, Adolf Hitler ve partisinin giderek daha fazla taraftar kazanmasını sağlıyordu. Hitler, Yahudilerden nefret ediyordu. Üstelik ülkedeki sorunlar için onları suçluyordu. Yahudi nefreti ve kötü ekonomik durum Anne’nin ailesini Amsterdam'a taşınmaya mecbur etti.
Anne ve ailesi Amsterdam’dayken neler oldu?
Fakat Naziler Anne ve ailesini Hollanda’da da rahat bırakmadı. Çok geçmeden 1 Eylül 1939'da Anne 10 yaşındayken, Naziler Polonya'yı işgal etti ve böylece İkinci Dünya Savaşı başladı. Kısa bir süre sonra, 10 Mayıs 1940'ta Naziler Hollanda'yı da işgal etti. Beş gün sonra Hollanda ordusu teslim oldu. Naziler yavaş ama emin adımlarla Yahudilerin hayatlarını zorlaştıran daha fazla yasa ve düzenleme getirdiler. Örneğin, Yahudiler artık parkları, sinemaları veya Yahudi olmayan dükkanları ziyaret edemiyorlardı. Bu kurallar, giderek daha fazla yerin Anne'ye yasak olduğu anlamına geliyordu. Hatta babası, Yahudilerin artık kendi işlerini yürütmelerine izin verilmediği için şirketini bile kaybetti. Anne dahil tüm Yahudi çocuklar ayrı Yahudi okullarına gitmek zorunda kaldı.
Naziler her seferinde daha da ileri gidiyor, Yahudilerin kıyafetlerine kadar karışıyorlardı. İşler daha da kötüye gitmeye başlayınca, Anne ve ailesi saklanmaya karar verdi.
1942 baharında, Anne Frank 'ın babası, Prinsengracht’deki işyerinin ek binasında bir saklanma yeri, gizli bir bölme inşa etmeye başladı ve oraya yerleştiler. Çok geçmeden gizli bölmeye dört kişi daha geldi. Saklanma yeri dardı. Çok sessiz olmak zorundaydı Anne ve çoğu zaman korkuyordu.
Anne Frank’ın günlüğü
Anne, bu küçücük yerde, bu zor günleri günlüğüne yazmaya başladı. Yaşadığı her anı, her duyguyu günlüğüne kaydetti. Yazmak bir nebze de olsa ona iyi geliyordu. İki yıl boyunca o küçücük, sürekli sessiz kalmak zorunda olduğu gizli yerde tek sesi günlüğü olmuştu.

Fakat iki yıl sonra polisler gizli yeri buldu. Anne Frank ve ailesini dünyanın en korkunç kamplarından biri olan Auschwitz’e götürdüler. 1944 sonlarına doğru Anne ve ablası Bergen-Belsen kampına yollandılar. Orada da yiyecek sıkıntısı vardı, hava soğuktu ve bulaşıcı hastalıklar vardı. Anne ve ablası hastalandı. Şubat 1945'te ikisi de hastalık nedeniyle öldüler, önce ablası, kısa bir süre sonra da Anne.
Savaştan sağ kurtulan tek kişi Anne’nin babası Otto'ydu. Otto Frank, Hollanda’ya döndüğünde bütün ailesini kaybetmişti.

Anne'nin günlüğünü buldu, günlük babası Otto üzerinde derin bir etki bıraktı. Anne'nin yazar olmak istediğini ve hayatla ilgili hikayelerini yayınlamayı planladığını okudu. Otto'nun arkadaşları, Otto'yu günlüğü yayınlaması için ikna etti. Böylece Otto Frank Haziran 1947'de Het Achterhuis'in (Gizli Bölme) kitabını bastırdı.
Kitap daha sonra yaklaşık 70 dile çevrildi. Dünyanın her yerinden insanlar Anne'nin hikayesiyle tanıştı ve 1960'da saklanma yeri bir müze oldu: Anne Frank Evi... 1980'deki ölümüne kadar Otto, Anne Frank Evi ve müze ile yakından ilgilenmeye devam etti.
Anne Frank Müzesi
Müze, içinde hüzün barındıran, hikayesi olan etkileyici bir müze. Anne ve ailesinin iki yıl boyunca sığındığı bu ev onların hayaller kurduğu, geleceği düşündüğü, korktuğu ve kimi zaman sessiz çığlıklar attığı bir gizli evdi. İnsan bu müzeyi gezerken aynı zamanda dramatik bir tarihe de tanıklık ettiğini iliklerine kadar hissediyor.
Eğer Amsterdam’a giderseniz mutlaka bu müzeyi de ziyaret edin. Ama öncesinde mutlaka Anne Frank’ın Türkiye’de "Anne Frank’ın Hatıra Defteri" ismiyle yayımlanmış günlüğünü okuyun.
Ayrıca gitmeden önce biletinizi buradan alabilirsiniz!