Bir hayvanat bahçesi çalışanı olmak nasıl bir duygudur merak ederim. Yıllarca birlikte güne başladığın ve bitene kadar, beslediğin ,büyüttüğün bir çok hayvanı gözlemlemek zor ama ilginç olsa gerek. Onlarla kurulan arkadaşlıklar, ki her zaman bir kediden bahsetmiyoruz... Filler, aslanlar, kaplanlar, zebralar, gergedanlar... İşte Bekçi Amos'un Hastalandığı Gün de tam olarak bir hayvanat bahçesi çalışanını anlatıyor. Hem de ne çalışan, arkadaşlığı, dostluğu, vefayı ve bence sanırım en değerli olan adanmışlık duygusunu sonuna kadar hissediyoruz.
Philip C. Stead, Bekçi Amos'un Hastalandığı Gün adlı kitabıyla 2011' de Caldecott Madalyası'nı aldı. Kitap ayrıca, 2010'da New York Times tarafından En İyi Resimli Kitap, Publishers Weekly tarafından 2010'un En İyi Çocuk Kitabı oldu. Kitabımızı resimleyen Erin E. Stead, Philip'in eşi ve kitabımız da ilk resimlediği kitaptır aynı zamanda. Philip ve Erin hayatlarını New York ile Michigan arasında geçirmektedir. Erin ahşap baskı tekniği ve kalemle resim çalışmaktadır.

O sırada Hayvanat Bahçesi'nde...
Hayvanlar dostları Amos'u bekliyordu. Fil piyonlarını yerleştirmiş, kalelerini parlatmıştı bile. Kaplumbağa bacaklarını esnetmiş, ısınma hareketlerini tamamlamıştı. Penguen tek başına, sabırla oturmuş bekliyordu. Gergedan, alerjisinin daha kötüye gitmesinden endişeleniyordu...
Her dakikası planlı Bekçi Amos, hep aynı saatte kalkar. Pijamalarını çıkarıp, jilet gibi ütülü üniformasını giyer, çaydanlığı ocağa koyar ve yulaf ezmesini yer. İşe gitmek için her sabah 6'da 5 numaralı otobüse biner. Amos, hayvanat bahçesinin bekçisidir ama onca işinin arasında yapacak çok daha önemli işleri vardır. Fille satranç oynamak, gergedanının burnunu silmek, kağlumbağa ile yarışmak, utangaç penguenle sessizce oturmak... Fakat bir sabah, Bekçi Amos hastalanır ve hayvan dostları onu bekleselerde o gelemez. Bu kez hayvan dostları 5 numaralı otobüse biner ve Bekçi Amos'u ziyarete giderler. Bu yalın ve sıcak öykü sevgiyi, arkadaşlığı, vefayı öyle güzel işlemiş ki; içinizi farklı duygularla doldurup taşırıyor. Böylece hayattaki rolleriniz üzerine samimiyetinizi de sorgulatmaya başlıyor. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan bu eseri 4 yaş üstü çocuklarınıza okuyup, okumayı bilen tüm çocuklara okutabilirsiniz.
"Kendimi çok daha iyi hissediyorum, teşekkür ederim..." dedi Amos dostlarına. Ayaklarını yataktan sallandırdı.
"Beraber bir çay içsek!"
Adanmışlık üzerine...
Karakalem çizimlerin özeni ve renklendirilmesi kurguya çok güzel bir hava katmış. Çocuk edebiyatının eski yayınlarını andıran ama çağının havasını da yansıtan sayfalar; okumaktan büyük keyif almanıza sebep oluyor. Hani okumayı pek sevmeyen ama kişisel gelişim konulu kitap önerisi isteyen arkadaşlarımıza önerebileceğimiz kitaplardan diyebilirim. Çünkü teknolojinin bizi kolaylaştırmaktan ziyade koşturmamız gereken bir hayata sürüklediği zamanlarda; en çok vazgeçtiğimiz duygu sanırım adanmışlık. Artık modasını kaybetmiş, hatta sergilediğinizde bir çok kişi tarafından yadırganan bu duygu, kendi adıma kafamı karıştırmakta...

Bazen vatanına, bazen bir göreve, bazen bir düşünceye, bazen ailene olan adanmışlık duygusu bu kitapta görevine ve hayvanlara adanmışlık olarak karşımıza çıkıyor. Artık adanmışlık değil de " Ya sen de çok aşırı fedakarlık yapıyorsun, ne gerek var!" şekline evrilse de, herkesin tarzının ve mutlu oluş biçiminin farklı olduğunu belirtmem gerek. Çünkü öyle zamanlar oluyor ki; eviniz, çocuklarınız, öğrencileriniz ya da düşünceniz için yaptığınız extralar sizi yormazken, çevrenizdekilere "Yok yorulmuyorum!" cümlesinin içini doldurmak daha çok yorabiliyor. Aslında bu yorgunluktan keyif almak da denebilir mi, bence tam karşılığı budur. Bekçi Amos'un Hastalandığı Gün ise tüm bunların vücut bulmuş halidir.